otostopçunun galaksi rehberi var.
5 kitap ama birbirini takip eden konu var hep. bir kopukluk yok kitaplar arasında. tek bir kitap gibi düşünülebilir.

bendeki kabalcı yayınları, 700 sayfa. yazı karakteri oldukça küçük. standart bir yazı boyutunda 1200 sayfa civarında toplam sayfa sayısı.

Kubbe'nin Altında. 1000 küsür sayfa.

www.amazon.com.tr

ithaki yayınlarının tek kitap versiyonu da var ama şu an sürümü yok. nadirkitaptan alabilirsiniz.

şu baskı:

www.nadirkitap.com

Eger roman olacak diye bir sart yoksa;

Godel escher bach.

frank schatzing - limit.

tek kitap 1248 sayfa.

karamazov kardeşler.

Tutunamayanlar
700 küsür sayfa

Araştırma/inceleme türünde Tanıl Bora'nın Cereyanlar'ı hakkını veren bir tuğladır. İlle de roman olsun derseniz Stephen King'in Mahşer'i 1200 sayfalık hacmiyle kol yorar, kas yapar.

Her yazılanı not alıyorum, arkadaşlar. Arayışım da devam ediyor. Bana daha fazla kitap gerekiyor. Elbette kalın olmasından kastım, kol kası yapmak değil, düşündürsün, beyin yorsun, uzun süre oyalasın, hatta ikinci kez okutsun kendini istiyorum. Biliyorum, çok şey istiyorum ama…

Bu arada belirtmeyi unutmuşum; içerik “asla ve kat’a” siyasi olmayacak.

Cereyanlar +1

Buna paralel olarak Türkiye'nin 190'li Yılları, Türkiye'nin 1960'li Yılları ve Türkiye'nin 1970'li Yılları


Strateji: Bir Tarih kitabı iyidir.

stephen king - o (uzun versiyon, sert kapak)

yerdeniz serisi tek kitap olanı, hem koleksiyonluk mis gibi

bullfinch mitolojileri

ledler cok yakmaz. ledlerden degildir.

Led şeritlerin elektrik tüketimi oldukça düşük, fişe takılı bir usb kadar düşünün. 30 Haziranda zam gelmiş. Belli ki onu hissettiniz.

gün sayısı fazla olabilir belki. bazen 40-45 günlük kesiyorlar.

duyuruyu görünce kontrol ettim. elektriğe zam gelmiş.

geçen ay birim fiyat; 0,670594 lira.
bu ay birim fiyat; 0, 739373 lira

%10,25 oranınında birim fiyatı artmış. başka zamlar da var mı bilmiyorum.

sıcaklarda buzdolapları daha fazla çalışmak zorunda kalıyor. onun da alakası vardır.

Elektrik çok pahalı. 2 aydır 170-190 arası ödüyorum. Öyle abartı bir tüketimim de yok ama fiyatlar böyle.

28 gunluk faturanin 23-24 gunu evde yoktuk, tatildeydik; gelen fatura 90 tl :) diyecek baska bir lafim yok!

8.1'de calistirana kadar alnimin derisi catlamisti. Calistiramazsan iade edersin en kotu

En son indirimlerden bir hevesle satın aldım. Çalışmadı.
Ivırını zıvırını kurcalayarak oluyormuş. Ben becerememiştim.

Çok hevesliyseniz pc'ye 2. işletim olarak XP kurabilirsiniz. PC açılırken standart olarak win 10 ayarlarsınız, xp lazım olduğunda yeniden başlatır işletim sistemi seçeneklerinden XP seçersiniz.

Yani eskiden birden fazla OS kurar ve pc açılırken istediğimizi seçebilirdik, hala geçerlidir sanırım bu kural.

arkadaşlar çalıştı bende. hiçbir kurcalama yapmama da gerek kalmadı. bilginiz olsun

haşlama nohut
ev yapımı lahmacun, içli köfte
kavanoza menemenlik (buzluğa girmez)
kavanoza fasulye (buzluğa girmez)

bence de buzluk yerine buzdolabı +1
buzluktaki yemeği çözdürmek, pişirmek bazen daha zor olabilir.
yani buzluğa pişmeye hazır börek ya da hazır mantı gibi şeyler koyabilirsiniz ama hamur işi yemiyor.

dayanıklı olması açısından sebzeyi zeytinyağlı yapıp, kıymalı ya da etli bir baklagil, yine uzun ömürlü olabilmesi için sebze ağırlıklı olmayan bir çorba ve bulgur pilavı gibi bir şey yapabilirsiniz mesela.

mercimek çorbası, etli nohut/kuru fasulye, zeytinyağlı pırasa/kereviz/barbunya/taze fasulye vb. ve bulgur pilavı mesela.
4-5 gün idare eder.

kıymalı sebze yemeği yapacaksanız da mesela ıspanak yerine kapuska gibi bir şey yapabilirsiniz.
ıspanak daha çabuk bozulur, lahana daha uzun dayanır.

onun dışında mesela kavanoza menemen falan yapabilirsiniz.
dediğiniz gibi buzluğa köfte atmak da mantıklı, köfte çabuk çözülür.
diğerlerinin yanına çeşit olması açısından fırında mücver (soğuk da yenebilir sonra), yoğurtlu patlıcan salatası gibi şeyler de ekleyebilirsiniz ama onlar 2-3 gün ancak dayanır.

@j r r tolkien hayranı ben biraz uzun vadeli düşündüm o yüzden. Ben oradayken zaten normal yemek yaparım onda sıkıntı yok bir kaç gün de idare eder ben dönünce ama arkadaşım erkek ve yalnız yaşıyor, normalde de pek beceremez zaten yemek yapmayı. O yüzden hani arada hemen buzluktan çıkarıp kolayca hazırlasın diye sordum.
Bezelye, nohut iyi fikir evet. Acaba bunları normal soğanlı salçalı yapıp buzluğa koyabilir miyim peki?

Mealprep ideas diye googleda arat bence. Etli sebzeli bakliyatlı dürümler yapabilirsin. Mikrodalgaya koyar koyar yer. Menemen harcı hazırla bi de. Yumurta kırıp yesin :D

buzluğa köfte dışında temizlenmiş balık (çipura mesela) ve tavuk koyabilirsiniz o zaman.
mesela kalçalı but, baget falan alıp onları piknik poşetleriyle birer porsiyonluk olacak şekilde ayırabilirsiniz.
donmuş halde bile bir fırın kabına koyup fırında pişirebilir balığı da tavuğu da.
donukken atınca normalden on dakika daha uzun sürüyor pişmesi, çözdürmeye gerek yok yani.

ya da mesela fırın poşetine koyar donmuş halde, içine havuç, patates falan atabilir, fırında pişirir yine.
o kadarını becerebilir herhalde.
eti o şekilde fırında pişirmek zor, o yüzden tavuk diyorum.

bir de dediğim gibi mantı, fırına atmaya hazır börek falan olabilir ama hamur işi yememesi o açıdan kötü.

bezelye ve nohut gibi şeyleri yemek halinde salçalı falan olarak buzluğa koymak kötü olabilir.
denemedim ama iyi olacağını sanmıyorum.
ama mesela çorbaları porsiyonlara ayırıp buzluğa koyabilirsiniz, youtube'da tarifleri var.

zeytinyağlıları steril kavanozlara yemekler sıcakken koyup kavanozları ters çevirip bir gün beklerseniz vakumlar kendini, konserve olur.
mesela o şekilde buzdolabında bekleyen kavanozları açıp açıp yiyebilir.
birkaç çeşit zeytinyağlı yapabilirsiniz o şekilde.

aklıma başka bir şey gelmedi.

Biber dolması, yaprak sarması gibi su ile pişirilen ürünler diyorum. Eski ev arkadaşımın annesi yaprak sarardı. Buzlukta tutar, pişirir pişirir yerdik.

yemekleri sıcakken kaynatılmış kavanozlara koyup sıcak kapak ile kapatıp ters cevirirsen baya konserve muamelesi görüyor. bizim yegene annesi bunlardan yapıp yapıp gönderiyor cocuk 15 gün yiyor. sulu köfte, nohut, yesil mercimek yemeği gördüm kanavozlarda.

Aletler sağlamdır, aletleri taktığın yer bunu taktığında senin yükünü çeker mi önemli olan o. İlki sıkıştırmalı, ikincisini de sanırım pervaza geçiriyorsun, ben güvenip ikisini de kullanmam sen güveniyorsan kapına kapı çerçevesine falan ona göre karar ver.

@Angelus, kilo 78 , kapılar amerikan kapı olanlardan değil, daha eski ahşap gibi. Şimdi sen söyleyince pervazlara bir baktım gözüm tutmadı. Kasa sağlam. Ben de karar veremedim.

Sıkıştırmalı olan, ilk örnek muhtemelen sorun çıkarmaz ama diğeri bana hiç güvenli gelmiyor.

kapıya asılanı yıllardır kullanıyorum, bir sorun yaşamadım. kapı pervazına kendin elinle asılarak kontrol edebilirsin sağlamlığını. güven vermiyorsa almazsın.

@benevolent pervaza biraz yüklendim de 3-5 zorlasam iner aşağı tartmaz beni. Bunlarda yük tamamen pervaza mı biniyor yoksa destek mi alıyor oradan?

Sıkıştırma olan sıvayı kırabilir. Bir tahtayı plaka gibi kullanıp basıncı dağıtın daha iyi olur. Pervaza takılan ise kumar. Ben hiç o topa girmezdim.

yükün tamamını pervaz çekmiyor esasen, daha doğrusu üst pervaz çekmiyor. önemli ölçüde sağ ve sol pervaz taşıyor yükü. eski, yeni bir sürü kapıda kullandım, kullanan bir çok arkadaşım da var. sorun yaşayan duymadım.

O zaman askılı olandan alıyorum. Terslik olursa kapıyı değiştiririm o da olmazdı evi değiştircez artık. Diğer sıkıştırmalı olan bana da hiç güven vermiyor fıydırır gider gibi duruyor.

ikincisini yıllardır kullanıyorum bir şey olmadı ama kapıya göre değişir. ilkini zamanında almıştım kapıyı parçalamıştı.

İki ürünü de kullandım.
Sıkıştırmalı olan üzerinde şebeklik yapmaya gelmiyor. Biraz enerjimin yüksek olduğu bir anda bir adım geriden zıplayıp tuttuğumda benimle birlikte inmişti aşağıya. Kötü değil, kapılarınıza çok güvenmiyorsanız bundan alın.

Diğer ürüne geçersek. Kapı çerçeveniz metalse çok çok daha sağlam. Farklı şekillerde kullanmanıza olanak veriyor. Kötü yanı görüntüsünün bir tık kaba olması. Ben kullanmadığım zamanlar çıkarıp bir kenara koyuyordum.

Kapıya asılandan var, sadece üst pervaza yük binmiyor. Yapısı gereği asıl yükü sağ sol kasaya dayanan kısım çekiyor.

Mantıklı bir ürün, en dandik kapıda bile işe yarar aşırı ağır biri değilsen.

kategori farketmiyorsa ve online olması şart değilse, migros'ta paşabahçe lav 6'lı rakı kadehi 12 tl.

www.do-re.com.tr

çok güzel, hem de deli indirim var :P

bu arada gerçekten almayı düşündüğüm şu var: www.hepsiburada.com

Ben az önce gapten yüzde 40 indirimli sweatshirt aldım. Amazonda da under armour ürünlerinde güzel indirimler var primea

adidas, ustune creators club indirimi

dumbel alcaktım, 2 gün önce 40 tl idi indirimi bekledim almadım bugun 49 tele ye aldım, bindirme var trendyolda, daha fazla beklemedim aldım valla napim

Ram alacaktım. 2 hafta önce fiyatı 650 liraya kadar düşen ürünü, hepsiburada küçük küçük zamlarla 850 liraya kadar çıkardı. Üründe herhangi bir indirim yapılmadı. Bekliyorum.
Televizyon fiyatları düşerse belki diyordum, o kategoride seçilmiş 1-2 ürünü saatlik indirime soktular/sokacaklar, genel bir indirim yok.
Günlük kullanmalık hava temizleme aleti alayım dedim, kesinlikle bir indirim yok.
Geçenlerde annem anlatıyordu, babamın bir arkadaşı robot süpürge almış. Kadını sevindireyim dedim, indirim yok.

Tabak çanak, kılık kıyafet tarzı ürünlerde indirim gördüm. İhtiyacınız varsa oralara yönelin derim.

ben birşey alacaktım 10 lira inmişler ben de gıcıklığına almadım.

sadece ikinci soruya cevap vereyim. bence en iyisi kablonet. şu anda onu kullanıyorum. çok stabil bir internet hizmeti ve kolay ulaşılan call center'ı/teknik servis hizmeti var. tabi bu benim bulunduğum bölge ile ilgili de olabilir (kadıköy). daha önce ttnet kullandım. bir yerde kablonet altyapısı varsa ttnet almam bundan sonra, benim deneyimim bu fikre getirdi beni.

1. 4k izlemeyecekseniz yeterli. 4k için de 24mbps gayet yeterli ancak nasıl olsa tarifenin max hızına çıkmıyorlar.

2. superonline fiber varsa araştırabilirsiniz.

1) Şimdi hızlıca bir googleladım. 4k izleyeceğiniz, 2 saatlik bir film 14 gb boyutunda oluyormuş. Kabaca hesap yaparsak
14*1024=14336 mb,
14336*8=114688 mbit
114688/120dk/60sn=16mbit/sn
24mbit internet hızı sizin netflixte rahatça takılmanıza yetecek bir hız.

2)Ben kablonet müşterisiyim. İnternet hızı prime time'da (akşam herkesin evinde olduğu zamanlar) düşüyor ama bu düşüş online oyun olur, bir sunucuya bağlı çalışmak olur tarzı bir iş yapmıyorsanız sizi rahatsız etmez.
Müşteri hizmetleri genel olarak iyi, aradığınız zaman gerçek bir insana derdinizi anlatabiliyorsunuz.
Geçtiğimiz günlerde belediye ekipleri sokağımda kablo kopardılar. Aradığım günün akşamında kablonetten arkadaşlar kopan kabloyu yamadılar.
Yine bir sabah uyandığımda evde internetimin olmadığını gördüm. Öğleden sonra çok önemli bir sunumum olduğunu anlattım. Telefonla ulaştım, derdimi anlattım. Sağolsunlar öğleden önce problemimi çözdüler.

Kusursuz internet sağlayıcısı malesef yok. Benim önceliğim sorun olduğunda karşımda insan sesi duyabilmek oldu.
Kız arkadaşım kendi evinde türknet kullanıyor. Onun önceliği uygun fiyatlı ve taahhütsüz olmasıydı.
Sanırım sağlayıcınızı seçerken kendi önceliğinizin ne olduğunu düşünmeniz daha mantıklı olacaktır.

Kot kesim ksdifeler kot bedeni, kumaş kesim kadifeler kumas bedeni.
Ben kotta 31, kumaşta 48 giyerim. Kadife de aynıdır.

Ama mesuliyet kabul etmem bro. Sonna neden şöyle dedin de öyle olmadı demeyesin. Not. Cepten takılıyom düzeltme şansım yoktur.

Sahip olduğum son kadife pantolonu levisten 5 sene önce almıştım. Beden numaraları jeanleri ile aynıydı.

Pantolonda spor ayakkabi-deri ayakkabı gibi numara farkı olayı yok. Pantolonlar hep aynı, markadan markaya kalıptan kalıba değişir sadece.

Ben sadece kadife pantalon giyiyorum 5-6 yıldır. Her sene bulmak daha da zorlaşıyor. Kotla ya da herhangi pantalonla aynı beden alıyorum. Her markanın kesimi farklı. Mağazanın sitesinde kalıp ölçüleri yazması lazım. O ölçüleri elindeki pantalonlarla kıyasla.

Senin suçlu çıkma ihtimalin yok, tali yoldan çıkan arkadaşın solunda uçak da olsa yol elverişli hale gelene kadar beklemek durumunda, ben de her gün evden çıkarken böyle bir yoldan çıkıyorum trafik de oluyor çok bekliyoruz diye yolu uzattım başka bir yoldan gidiyorum yoksa bekliyoruz, onu görmedim bunu görmedim çarptım diye bir şey yok.

ana yol - tali yol tespitiniz doğruysa haklı görünüyorsunuz.

Carptim, carpti, hataliyim falan yazmanin bi onemi yok, dingillik yapmis rent a cardaki. Eksper olayi inceler, gercekten tali yoldan firlamissa yuzde 100 kusuru karsi tarafa yazar.

teslim alan çocuk saçmalamış.

Siz haklısınız, anlattığınız tarz olayda(hız limitlerine uyduğunuz, anayol-taliyol ayrımı yapılmış) kusurun tamamı karşı tarafa yazılacaktır. Kaza tutunağına olayı bu şekilde çizip anlattıysanız, bir sorun olacağını sanmıyorum.

Hepinize güzel cevaplarınız için teşekkür ederim. Anayol tali yol ayrımı çizimdeki gibidir onda problem yok. Hepinize sevgiler.

Eşit önceliğe sahip bir kavşak olsaydı sağdan gelene yol vermediğin için suçlu sen çıkardın.

Benzer bir kaza yaptım ama karşı taraf gelip direkt ortadan gömdü. Adam sağdan çıkmasına rağmen ona dur levhası olduğu için kusuru %100 karşı tarafa verdiler.

Kaza tutanağında ne yazıldığı, olayı tarif etmesi açısından önemli. Seçeceğin kelimeler olayı yumuşatmak veya setleştirmek için kullanılabilir.

Yazdıklarında önemli olan "anayola tali yoldan çıkış yapan araca" kısmı, suç komple karşı tarafa verilir. Yalnız anayol tali yol levhası, anayol levhası, karşı tarafa dur levhası gibi levhalardan en az bir tanesinin olması lazım. Ya da bilinen bir yer olacak misal bulvar/cadde/sokak belli olacak e haliyle kaza tutanağında da krokide bunu açıkça göstermeniz gerekiyor.

Buna benzer sorulara cevabım hep aynı android tablet pişmanlıktır.üstüne bu cihaz bir kaç ay sonra iki yaşında olacak.2 yaşında bir ipad i aynı paraya alıp temiz temiz 3-4 sene kullanabilirsiniz.

Bende 1 ay önce aynı tableti aldım. Gayet memnunum. Daha uygun fiyata bulabilirsiniz.
Ben a101'de en uygun fiyata buldum ve online olarak aldım.
www.a101.com.tr

Android almayın apple alın ikinci el alın. ipad 5sene de kullanılır.

Şimdiye dek ipad, asus ve samsung tablet kullandım.
İpad > Samsung > Asus şeklinde bir sıralama yapabilirim.
Bilinmedik markalara hiç bir şekilde bulaşmanızı tavsiye etmem. İkinci el ve sağlamlığına güvendiğiniz ipad'i tercih etmenizi öneririm.
Şartlar dahilinde 0 tablet almak istiyorsanız, samsung markası iyidir.

Evet hepsi tüpraştan geliyor, ama istasyon hile yaparsa az basıp çok gösterir belki, bence deneyip ucuz olanı kullanabilirsiniz.

Sorduğunuz soru hakkında bir bilgim yok. Ancak aynı firmanın farklı istasyonlarında bile fiyat farkı çok fazla.Geçen ay Ankara Çayyolu ile Maltepe arasında 70 kuruş farkla gaz aldım.

Bence hepsi aynı değil. Mesela aygaz almıştım bir kere mecburiyetten. Enjektörlerden ses gelmeye başlamıştı, araç bildiğin dizel gibi sesli çalışıyordu. O depo bitince tekrar sessizleşmişti. Ben aynı markanın ucuza satan istasyonundan alıyordum hep. Örneğin PO Kabataş hiç bir zaman indirim yapmazken, Cevizlibağ'daki neredeyse sürekli indirimli satıyordu(yıllar önce). İkisi de güzergahımda olduğu için tabii ki ucuz olanı tercih ediyordum. Aygaz isterse daha da ucuza versin almazdım ben. En güzeli deneyin birer depo çevrenizdekilerden zaten karar verirsiniz sonra.

Firmalar gazi (ve benzini) Tuprastan alsalar da iclerine kendilerine gore katki maddeleri koyuyorlar. Katkilar genelde firmanin dagitim merkezi seviyesinde denetleniyor ama bayi seviyesinde ne kadar denetleniyor bilmiyorum. Markalar arasi kalite farki oldugu kesinlikle dogru.

Bayinin dagitim merkezine ne kadar uzak oldugu fiyati etkiler ama cok degil. Bayilerin belli bir kar payi var fiyatin icinde ve daha az kar etme pahasina daha cok insan gelsin diye daha ucuza satabilirler. Bunun disinda pompa seviyesinde hile yapan bayiler eskiden cok yaygindi, simdi durum nedir bilmiyorum.

hepsi gazı da benzini e dieseli de tüpraş tekelden alıyor.
gazda değil de, benzinde ve dizel de katkı maddeleri katarak daha çeşitliymiş gibi gösterip daha pahalı satabiliyorlar.

lpg’de eskiden bazı markalarda katkı vardı. son durum nedir bilmiorum.
aygaz katkılı diye reklamını yapıyordu örneğin.
sanayideki ustalar da enjektör katili diyorlardı aygaz otogaza.

maltepe dolgu alan bu tur isler icin iyi.

eger orasi doluysa pendik sahilde pazar alani var, diger calisanlari gorursunuz zaten orda da.

Girebilirseniz eğer üniversiteler bomboş.

Üniversitelere giriş yasak sanırım şu an mezunlarına bile :(

kazlıçeşme ispark

Ekşiciler gömüyorsa görünümü iyidir. Ben de beğendim özellikle dijital versiyon olması güzel olmuş. Kutulu oyun almayı bırakalı çok olmuştu.

Güzel ama harika degil. Artik bu vakitten sonra salonda evde dekoratif duracak bi niteligi olmali bu gibi teknolojik gereclerin.

Ama insan ister istemez Apple'in konsolu olsa nasil gorunurdu diye soruyor :)

ben de beğendim, özellikle dijital edisyonunki gayet şık. xbox'dan da daha güzel. sadece, o fütüristik mavi ışıktan nerede olsa nefret ediyorum, umarım cihaz çalışırken gözümüze gözümüze girmez.

Yeni nesil konsollar evlerdeki televizyon ünitelerine tepki olarak geliyorlar. Ama beğendim. Sanki bmw i8 konsol olsa böyle görünürdü.

En son ps2 almış, sonrasında hep xbox ile devam etmiş (ve edecek) birisi olarak tasarımı çok beğendim.

Ps 3 çok gıcık bir tasarıma sahipti mesela. Ps 4'ün ise tasarımını beğenmiştim.

bence tasarım olarak ps4 daha iyi.özellikle ps4 pro baya şekil.

ben begenmedim. cok futuristik geldi. sonucta evimiz jetgiller gibi dizayn edilmediginden xbox'un buzdolabi daha uygun gorunuyor simdilik ev ortamina. ustelik bana biraz buyuk geldi. oysa yukarida denildigi uzere ps4 pro gayet guzel bir dizayndi.

iki rakip konsol tasarımı da iyi.. ama psn hesabına yatırdığım paralara acımasam bu sefer xbox series x'e şans verirdim.. umarım geriye dönük uyumlulukta sıkıntı yaratmazlar.. eski nesilden oynamaya devam edeceğim bir çok oyun var..

fena değil ama çok da bayılmadım. bundan çok daha iyi fan art tasarımlar yapılmıştı daha öncesinde. google'da aratıp bakabilirsiniz.

ayrıca dualshock xbox'ın koluna benzemiş.

Yedi numara. 3-4 kez izlemişimdir. Ama onun da bölümleri 40-50 dakika arası sürüyordu zaten.

15 yıl arayla asmalı konak'ı 2. kere izlemiştim sadece. o tipler genelde bomboş ve dümdüz insanlar oluyor. futboldan başka bir şey konuşmayan tipler gibi. uzak durmak lazım.

kurtlar vadisi'nin ilk seri 97 bölümlük versiyonunu 3 değil, 5 değil, hiç yoksa 10 kere baştan sona izlemişimdir, belki daha bile fazla. hatta çok özledim, az daha unutayım da tekrar başlayayım diye bekliyorum. sadece kurtlar vadisi de değil, bizimkiler'i televizyonda yayınlandığından hariç 2-3 kere izledim, kanıt, galip derviş.

siz gidip bir müzik albümü aldığınızda bir kere dinleyip atıyor musunuz? kendi adıma konuşayım, benim de motivasyonum o.

herkes çalışırken kulaklığı takıp müzik dinler, ben de kulaklığı takıp daha önce izlediğim dizileri dinliyorum. hiç izlenmemiş dizi ile olmuyor, onu izlemek lazım. ama zaten izlemiş olduğum şeyi sadece dinleyerek çalışıyorum, hoşuma giden sahnesi olunca da bakıyorum.

gecenin şu saati olmuş, şu anda da çalışıyorum. kulağımda ne var biliyor musunuz? herkesin gömdüğü, kanal d'nin vazgeçilmezi, haber öncesi yıldızı, reyting rekortmeni arka sokaklar 375. bölüm. evet 500 küsur bölümlük diziyi youtube ve kanal d'nin sitesinden ta 1. bölümünden başlayıp baştan dinliyorum 2 yıldır.

behzat ç'yi yayınlandığında izledim. o da aklıma geldi çalışırken dinlemek için ama onu sadece dinleyemem, dayanamayıp komple izlerim, işim gücüm aksar.

Avrupa yakası, dışarıdan dönüp evde yemek yerken tekrar tekrar izliyorum.

Filmler neyse de diziler çok uzun olduğundan bunu uygulayamıyorum. Lost’u bile 2. Kez izlemedim

Türk dizisi takip etseydim kesin yapardım ben. Dönüp dönüp baştan izlediğim yabancı dizilerim var. Bir yerlerde anksiyeteyle ilgisi olduğunu, yeni şeyler izlemek yerine bildiğimiz diziyi izlemenin rahatlattığını okumuştum.

Mobil edit: metro.co.uk

kalitesi tartışılır tabi haklısın ama duyguyu bana daha çok geçirdiği için yabancı dizileri sevsem de bazı türk dizilerini bi kaç kez izlemişliğim var.

yeditepe istanbul ve behzat ç. yi 2-3 defa izlemişimdir.

Ask-i memnu’yu 3-4 kere izlemisimdir ama bilincli degil. Genelde “yemek yerken bi sey aciyim, hmm ask-i memnu olsun bari” diyordum sonra da bolum heycanli bitince ertesi gun de yemekte onu aciyodum filan.

Elveda Rumeli tekrar tekrar izlediğim tek dizi. Radyo tiyatrosu gibi.. Başına geçip izlemekten çok dinleme ağılıklı. Evde iş yaparken, bazen yemek yerken.. Denk geliş bölüm açtığım da oldu, ara ara hala izliyorum.

Hayırlı sabahlar sahnelerini pek severim.

Hayırlı sabahlar duyurudaşlar:)

Elveda Rumeli 2
Hatırla Sevgili 3 ya da 4
Asmalı Konak 2
Suskunlar 2
Aşk-ı Memnu Sayısını bilmiyorum ilk yayınlandığı dönem dahil her tekrarında izlemiştim.

Öyle bir manyaklik yapmadım şahsen ama insanlar muhtemelen bilgisayarda iş yaparken kulaklıkla dinliyordur. Karşısına oturup izlemiyorlardir diye umuyorum.

Cilgin Bedis

Abartmışsın. Bir ton iyi iş var bizim ellerimizden çıkan. Yerli değerleri aşağılamaktan vazgeçin. Breaking bad ve la casa papel gibi tırışka dizilere yapılan tanıtım ezel'e yapılmış olsaydı şuan sen de ezel'i 5 kez bitirdim diyecektin muhtemelen. Bu arada ezel'in senaryosu 20. Century fox tarafından satın alınmıştır.

evde iş yaparken, ortalığı toplarken, yemek yerken ve temizlik yaparken mutlaka bir şey açarım. çoğunukla izlemem ama dinlerim. bu şekilde aşk-ı memnuyu 3, avrupa yakasını da 2 kere izledim baştan sona. pişman değilim.

ben çalışırken arkadan leyla ile mecnun açıyorum. onlarda sayılıyorsa baya bitirmişimdir.
behzat da açarım da bazı bölümleri çok dramatik. 78.bölüm hariç.

Yedi numara en az 3 4 kez

Sevdiğim filmleri ve dizileri tekrar tekrar izlemeyi çok severim, türk dizilerinden de Hatırla Sevgili'yi defalarca izlemişimdir, Aşkı Memnu'yu da tekrarlarında izlerim, Şaşıfelek Çıkmazı'nı birkaç kez izlemişimdir, daha da geçmişe gidersek Perihan Abla'yı bile tekrar tekrar izlerdim ama şimdiki dizilerin bir bölümünü bile zor bitiriyorum. Hele de bir kaç bölüm kaçırdıysam tamamen bırakıyorum, tekrar izlemek bir yana.

Behzat ç yi normal sezonunda izledim, sonra eşime tavsiye edince bir tur da beraber izledik. Bir tur da kayınaileyle izledim. Tabi 2. Ve 3. turlarda göz ucuyla mecburiyetten izledim ama tekrar tekrae güldüğüm, duygulandığım yerleri oldu. Behzat mükemmel dizidir demiyorum ama izlenebiliyor. Çok methedilen ezeli zor izlemiştim mesela, ona da bayılan var.

Sana katılıyorum, ben bi kere bile katlanamıyorum bizim rezil dizilerimize. Burada sayılan dizilerden hiçbiri kaliteli yapımlar değil. Senaryo, oyunculuk vs yerlerde çoğunda. Bir kere izlemek bile emek gerektirirken o salak uzun bakışmalar ve iğrenç entrikalı hikayelerden dolayı ikinciye dönmek dünyanın en mantıksız işi.

Ezel, Aşk-ı Memnu, Behzat Ç, Leyla ile Mecnun, Avrupa Yakası vs bunların hepsi kalitesiz diziler. Şunlardan birini izleyeceğiniz zamanda daha kaliteli onlarca film/dizi izleyebilirsiniz. Ezel aşırı övüldü diye izleyim demiştim 10 bölüm dayanamadım o kötü oyunculuk ve aşırı klişe senaryoya.

Oturup ciddi ciddi türk dizisi izleyen insanlara hep kuşkuyla bakıyorum. En ufak mantığı yok çünkü.

Abi aşkı memnu denmiş ya defalarca, git beyaz duvar izle 2.5 saat daha faydalı iş, gidip bunu ikinciye izleyen insanlar var çok ilginç.

Abd'nin köklerinden mi bahsediyorsunuz? Aradığınız şey "On üç Koloni" olabilir mi? Yoksa bahsettiğiniz şey bir yerli devleti mi?

kolonilerden bahsetmiyorum. yerli devlet.

Iroquois olabilir mi? Bir çeşit kabile fedarasyonuydu.

bu teknolojinin adı rejeneratif fren, ekşide regenerative braking başlığında anlatılıyor.


weirdfish nickli yazar şöyle açıklamış.
"örneğin bir elektrikli araçta yol alıyoruz. hızlanma pedalından ayağımızı çektik bir de ne görelim araç sanki frene basmışız gibi yavaşlıyor. bunun nedeni o anda motorda biriken kinetik enerjinin elektrik enerjisine dönüştürülmesidir. tıpkı klasik fren sisteminde bu enerjinin ısı enerjisine dönüştürülmesi gibi. rejeneratif frenleme anında sistemdeki elektrik motoru generatör olarak çalışmaya başlar. böylece istenmeyen mekanik enerji tekrar kullanılmak üzere elektrik enerjisine dönüştürülür. pil/akü artık ne kullanılıyorsa orada depolanır. böylece sistemin verimi artar, aracın menzili uzun tutulur. "

hocam şöyle düşünün ortamda hiç enerji kazanımı olmayan durumda 4 tane dişli var yani standart bir araba. en baştaki dişliye motor tahrik veriyor en sondaki dişli de tahrik çıkışı yani teker. ayağınızı gazdan çektiğinizde en baştaki tahrik sona eriyor ve sistem ataleti ile veya potansiyel enerjisini kinetiğe çevirerek(yokuş aşağı gibi) yol alıyor. fren enerji kazanımı açıldığında bu 4 dişlinin örneğin üçüncüsüne alternatör bağlanıp aküyü dolduruyor sürtünmeden dolayı da sistemi yavaşlatıyor. olay sadece basit bir kavrama değişimi aslında. belli bir gücün üzerinde fren gerektiğinde enerji kazanımı vs yalan oluyor. burada önemli nokta frenin uzun sürmes ve gücünün mümkün olduğu kadar sabir kalması.

Yakın zamanda askerde oldum. Sizin söylediğiniz kadar şiddetli bir acı yaşamadım, hafif yanma ve sızlamalar ara ara kendini hatırlatarak 5 gün kadar sürdü. Bazı arkadaşlarımınki 6/7 günü buldu.

@geven kafa teşekkür ederim cevabınız için. Sözde acıya dayanıklıyım; ama buna dayanmakta zorlanıyorum.

eğitim seviyesi yükseldikçe, sosyokültürel yozlaşmaya karşı duyarlılık artıyor.
sıradan birini etkilemeyecek bir hareket/tutum bu insanları depresyona sürükleyecek kadar etki edebiliyor.dolayısıyla temelde "huzur" amaçlı bir göç var artık. huzurun içine ; mutluluk, sağlık, neşe, özgürlük, barış, alım gücü vs ne koyarsan koy.
yani göç eden bu profilin önceliği zaten iş/maddi getiri değil. ha yine de tr şartlarından daha iyi bir "alım gücü" elde ediyorlar günün sonunda o ayrı.

trend o.

Riskli zaten evet. Bir cogu nasil goculur, okul bitince is bulunur mu falan arastirmadan erasmusa gider gibi diyor.
Genel olarak halkimiz/genclerimiz analitik dusunup planlama yapmayi/karar almayi bilmiyor.

herkes gitmiyor kanka, eksi sozluk okuyanlar gidiyor sadece.

ayri yetismis insanlarimizin temelli gitmesini de hic dogru bulmuyorum. tamam kendi kararlaridir, saygi duyuyorum ama dogru bulmuyorum.
ulkenin size ihtiyaci var cunku.

oluyor.

yani düzgün çalışırsan bir noktadan başlayıp yükseliyorsun. bunu iş bulamayıp dönen insan olmamasından rahatlıkla anlayabiliyoruz. ülkeden giderken amaç zaten daha çok kazanıp dolar milyoneri olmak değil. siyasal Islam'ın günlük faşizan baskısı olmadan kafa rahat yaşamak.

yoksa giden insanlar genellikle burada düzgün yerlerde iyi maaşla çalışan insanlar. bu yüzden de ağa "dönene 20 bin kayme ilave" dediği halde kimse yüzüne bakmıyor.

hot potato +1000
cahil cesareti kaynağı belirsiz özgüven. açıkça ne istediğini bile bilmeyen tipler. günlük hayatta da konuşurken, bir davranışta bulunurken çevresel faktörlere değer vermeden düşünmeden eyleme koyan empati yoksunu tipler bunlar.

@leonardo gitmedin de ne yapsın millet. Kpss birincisini elediler daha yeni.

buraya yazılan inanılmaz yorumlar karşısında şaşkınım.
sorulan soru; yurt dışında yl/phd'den sonra yurt dışında ya da içinde iş bulamama kaygısıyla ilgili altını çizeyim istedim.
yani dönerci olmaya vs vasıfsız olarak giden bir kitleyi sormamış arkadaş.

son on yılda özel sektörden ya da akademiden çok arkadaşım gitti.henüz dönenini, dönmek isteyenini ya da işsiz kalanını görmedim. hatta tr'de yl/phd yapıp bir şekilde yurt dışına gidenlerden bile işsiz/mutsuz olanına rastlamadım. bu benim çevreme ait kısıtlı örneklerden sebep de olabilir. ancak phd yapacak kadar kafası olan birinin geleceğini planlamak konusunda da bir ön görüsü elbette olur;burada yazılan plansız/şuursuz göç fikrine katılmıyorum, hatta komik buluyorum :D

benim çevremde asla yurtdışına gitmem diyen 3 kişi şuan vizelerini aldı ülkeden ayrılıyorlar. üstelik turist vizesiyle gidiyor bu kişiler o derece gözü karartmış durumdalar.

jimjim çok güzel açıklamış zaten.

akademi dediğin için ben sana bi örnek vereyim sen düşün,
bi kaç hafta önce bir üniversite asistanı ÖLDÜRÜLDÜ.
hiçbir sebep yokken.
öğrencisi tarafından.
olay hukuk fakültesinde yaşandı.
sadece işini yapıyordu.

ben de ulan nolursa olsun, bu zihniyetle savaşmalıyız, değiştiremesek de değiştirmeye çaba sarfetmeliyiz, ülkeyi daha iyi bir yere taşımak için çalışmalıyız vs diyen bir yerdeydim. ulan çalıştırmıyorlarki öldürüyorlar!
ha zaten öldürmeseler de yine çalıştırmıyorlar, sen okuyosun ediyosun, vatana hayrım dokunsun diyorsun, sınava giriyorsun hop elendin. kpss; hoop mülakat. akademi; okul birincisisin hooop yazılı sınavdan 05 puan! devlet/özel sektör hooop torpil yoksa yine elendin.
topluma hayrın dokusun da dokunması için yer de bulamıyorsun, ya neeapacan?
yani sen vatana yararlı olmak istesen bile vatan sana şey diyor; "yok canım seni almıyoruz"
soruyorum sana bu ömür burada geçer mi? geçsin mi?

yukarıdaki cevap/nick uyumu :))

Gitme sebeplerini anlıyorum. Ben de gitmek istiyorum ama ya harcadığım geri gelmezse diye korkuyorum.

Phd yapıp da kadro bulamayan arkadaşlarım var. Çoğu sosyal bilimler mezunu. Yazılımcı tabii farklı olabilir.

Mesela evini arabasını satıp giden var. Benim kuzen İngilterede ank. Ant ile gitti ve şu an ailesinden acil para istiyor. Tum birikimi gitti, üstüne borçlu oldu.

YL değil doktora olarak cevap veriyorum. Tr'de doktora yapıyordum, kimse bana iş vermedi. 27 yaşında doktoranın ortasında 7 sülalerine sövüp yurtdışına başvurdum. Kabul alıp geldim. Hayatımda ilk defa sigortalı çalışıyorum be daha ne olsun. TR'de bir allahın kulu ne lisans ne yüksek lisans sonrası part time bile iş vermedi bana. Burda hem baya iyi para kazanıyorum hem doktora yapıyorum hem de tr'de tübitak bursu + aileden geçinirken burda istediğim gibi yaşayabiliyorum tek başıma.

Ha tr'de kadro garantisi kalmadı. Evet orda doktorayı bitirsem ne olurdu? Kimse artık TR mezunu doktoralı birine kolay kolay kadro vermiyor torpil dışında en azından life sciences alanlarında. Yurtdışına bi kere 6 aylığına gitmiş bir bölüm başkanı gözümün içine bakıp iyisin ama yurtdışında doktora yapsaydın o zaman dedi ya ahaha. Eğer dönüp de büyük ünilerden birine girmek istiyorsan yurtdışına gitmek zorundasın. Ha döner miyim? Bilmiyorum. Ama dönünce şansım tr'de doktorayı bitirmiş halimde %500 daha fazla olacak eminim.

Ev arkadaşım için konuşuyorum. Türkiyede asistan olarak çalışan doktora öğrencisiydi, doktora sonrası kadro güvencesi yoktu. Devletin kendi verdiği burs ile yurtdışında doktora yaparsa döndüğünde iş güvencesi olacağını farketti. Şu anda ingilterede. Döndüğünde kendi okulunda hoca olarak kadrosu hazır olacak.

Çevremdeki çoğu insan içinse yüksek lisansı yurtdışında yapmak turist olarak orada bulunmaktan farksızdı. CV'lerinde yabancı bir okul bulunması hoşlarına gidiyordu. Herkes gidiyordu, eksik kalmak istemediler. Bir kısmı yarın öbür gün yurt dışında yaşamak istersem en son bitirdiğim okul türkiyeden bir okul olmasın istedi.

Gidenleri canı gönülden tebrik ederim. Şansınız bol olsun.

Ben burssuz kendi imkanlarıyla gidenleri kastettim. Ya da ne bileyim kuzen gibi iyi olan kariyerini bırakıp gidenleri kastediyorum. Çünkü batınca toplaması çok zor olacak. Adam sterlin olarak borçlandı, nasıl odeyecek:/

Misal ben. İrlanda da dil okuluna yazılayım, sonra orada part time iş bulurum diyorum. Belki de bulamayacağım.

Birkaç gündür böyle forumları dolanıyorum, dikkatimi çekti. Herkes son paramı verdim abi kesin iş bulur muyum diye sorup duruyor.

Yurtdışında yaşayan biri olarak söyleyebilirim ki bizim ülkemizdeki okumuş insana verilen değer çok düşük. Şımartalım el üstünde tutalım demiyorum ancak alım gücün düşük evvela, ee lack of democracy, kültürel sıçmışlık falan derken öhöö diyip her şeyi satıp gidesin geliyor. Ben bunu 3 sene önce yaptım, bir gram iyi yönde değişim olmadı üstüne ekonomik olarak da geriye gitti ülke.

Eğitimli adam batıda bizdeki gibi sürünmez merak etme. Kaldı ki İsveç'te, Norveç'te, Almanya'da, Abd'de vs dönercilik yapsan "biriktirdiğin" para Türkiye'de beyaz yakalıların biriktirdiği paradan fazla oluyor. Bak kazandığına falan hiç girmiyorum.

2. el araba aradığım şu dönemde Türkiye ile aradaki farka bakınca hele... Ben burada 2 maaşım paraya 10 yaşında Audi, Volvo, Mercedes falan alıyorum. Öyle boyalı, km düşürülmüş değil.

Türkiye'de mühendissin diyelim, ortalama kazancın 30 yaşındayken olsun hadi 8000 tl olsun. 16 bin liraya şahin alırsın anca.

Sadece otomobil olarak da bakma. Bisikletle işe gidiyorum ben burda her gün. 5 dakika sürüyor işe gitmem. İstanbul'da çalışanlar yazsın hele kaç saati yolda geçiyormuş.

Her şeyi alt alta toplayınca çıkan eşitlik; alamanya'da garsonluk>Türkiye'de makine mühendisliği.

bildiğim kadarıyla herkes uydunet in modemlerinden şikayetçi. modemi değiştirmek yerine ona bağlı çalışacak bir ap ya da router almayı da düşünebilirsiniz

kablo modem alternatifi pek fazla yok maalesef, her modelde giderek kalite daha da düşüyor yorumlara bakarsak. sanırım sadece ben çekiminden şikayetçi değilim, gerçi ev biraz küçük ama modemi evin merkezinde konumlandırınca her yerden çekiyor, hatta evin 20 metre ötesinde bile.
çevrenizde kullanılan kablosuz ağ kanallarını bir kontrol edip, hangi kanal daha az kullanılıyor veya hiç kullanılmıyorsa modemin ayarlarından ona geçiş yapmayı denediniz mi?
eğer böyle de olmuyorsa, üstteki arkadaşın dediği gibi ekstra bir router/access point kullanmanız daha kolay olur.

kisa +1 router alıp ona bağla. çünkü kablonete yeni abone olanlar bile, bizde modem yok kendi modeminizi kendiniz bulun cevabı alıyorlar.

Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşım için buna benzer bir duyuru açmıştım.
Her modem uydunet ile uyumlu değil malesef. Sizinkinin bir üst modelini 400 lira gibi bir fiyata n11'de netmaster'ın kendi mağazasında bulmuştum. Şu an baktım, ilanda yok. Muhtemelen kalmamıştır. Ürün bu: NetMASTER CBW-383ZN

www.google.com

Bu arada kendi evimde de bu ürünü kullanıyorum. Kötü bir modem. Piyasada en rahat bulabileceğiniz alternatif olduğu için yazıyorum, almayın.

Modeminiz sorunsuz çalışıyorsa router alın, sinyal güçlendirici alın; en kolayı, en ucuzu o.

yerim etiğini, git değiştir.

Eski faturanla gitseydin dahi aradaki farkı iade ederlerdi yüksek ihtimal, hiç bir sorun yok ortada etik olabilecek bence.

degis.

Degistir etik sorun olmaz ama kutuya dikkat barkod vardir.

burada etik olmayan tek şey, markanın fiyatı 1 ay içinde yarı yarıya düşürmesidir.

Aldığım fiyatı unutmadım ama fişi attım sanıyordum.fiş kutunun içinden çıktı

İkinci kez alma sebebim kaliteli deri bir ayakkabı. Tanesi 150/2 ye gelmiş olur diye kendimi ikna ederek aldım.

Etik değil.

Etik değil. Memnun olduğunu ayakkabıyı neden değiştiriyorsun? Mağaza ayıplı mal satmamış sana. Aldıkları gibi çöpe atacaklar o ayakkabıyı sana da para verecekler. Neden ne kusur işlemişler?

yalniz aradaki su farka dikkat cekmem lazim, o aradaki bir ay da siz ayakkabiyi kullandiniz yani bilseniz de bilmeseniz de 1 ay sonra indirimli alan adam onu bir ay kullanmamis oluyor, misal sezonun basinda bir kiyafet almak ile ortasinda sonunda almak ayni sey degil, her gunun bir kiymeti var, bence ilk basta dusundugunuz sekilde ayakkabilari 75er dolara almis gibi dusunun. boylece kimsenin hakkini yememis olursunuz, cunku boyle sark kurnazliklarini turkler yapiyor sonra da tabi gavur diyarlarda adimiz cikiyor, bence uc kurus icin degmez, sonucta kimse size yalan soylememis, kaziklamamis, ayipli urun satmamis, belki bu indirimin olacagini ongorup bekleyen bir insan gozunuzde canlandirsaniz daha iyi anlarsiniz, o insan sizin kullandiginiz sure ayakkabiyi kullanmaktan mahrum kaldi, ama sonucta istedigi indirimli ayakkabiyi aldi, simdi esit durumda degilsiniz degil mi?

ne zaman boyle sark kurnazligi yapmaya kalksam baska yerden cikiyor o yuzden ben olsam yapmam. adamlarin yaptiginda etik olmayan birsey yok, pabuc indirime girmis. senin yaptigin etik olmaz.

Yaparsan kutuyu değiştir mutlaka. Ama giymişsen anlama ihtimalleri yüksek

Bir grup insana sordum. "Onların yaptığı etik mi" başlığında birleşildi, gruptaki kimselerin %90'ı geri götürmeni söyledi :D

sordugun etik degil. eski ayakkabiyi, eski fis ile goturup iade etmek etik.

Firmanın zararı yok. Kullanılmamış ayakkabıyı tekrar satabilecekler. 90 gün iade hakkı da tanıyor.

ayakkabının fiyatını 3 gün sonra yarıya düşürmek de etik değil

Yeni ayakkabıyı eski fiş ile götür iade et, madem 50 dolara da para kazanıyorlardı niye 100'e sattılar? Çok kazanmak için, yapıştır.

şimdi markaların belirli dönemlerde indirimleri oluyor bunu hepimiz biliyoruz. bu indirimi beklemeden neden alışveriş yaparım? 1- ya bedeni/numarası kalmazsa? düşüncesiyle daha sonra ucuzlayacağını bile bile alırım. 2- çok acil ihtiyacım vardır. "o" an/gün almak zorundayımdır. diğer durumlarda indirimi bekleyebilirim.

ama ben aynı durumda olsam (-ki bir kaç kez benimde başıma geldi. sonrasında çok üzüldüm.) değiştirme/iade imkanım varsa kullanırım. etikle alakası yok bunun bence.

Cevaplayanların yarısı anlamamış adam eski fiş ile yeni ayakkabıyı iade edecek, kullanılmış ayakkabı zaten iade edilmez. Bu durumda kullandığı ayakkabıyı yeni fiyat ile alış olacak, aradaki süre evet uzun ama ben haksız görmedim. Türkiye'de mediamarkt bile 15 gün içindeki fiyat düşüşünü çek ile telafi ediyor.

sıfır ayakkabıyı size sattıkları fiyattan iade edeceksiniz.
gayet etik.

önce markalar adam ...meyi bıraksınlar, daha sonra biz etik tartışması yapalım.
100 dolardan 50 dolara düşüyorsa sana 50 dolar fazla kitlemişler demektir ve bunu yaparken etik olup olmadığını düşündüklerini sanmıyorum.

Sıfır ayakkabıyı eski fiş ile iade ettim. Aldığım paranın hepsiyle ayaklabı aldım. Arkadaşım da istedi. Yine skeçhırs kazanmış oldu. :) Ben de kazıklanmamış oldum.

Geçmez. Geçmesi yüzde 5 ihtimal filan. Değiştirin bence

vidalı kesinlikle geçmez,plakalık ile halolur.font konusunda da sıkılar taviz vermiyorlar.yani mecburen değişiklik lazım.

Plaka değiştirme işi düşündüğünüzden kolay, eski plakanız elinizde emniyete gidiyorsunuz. orada size bir belge düzenleniyor. Onunla şöforlar odasına gidiyorsunuz. Anında basıyorlar. Fiyatlarını hatırlamıyorum.
Vidasız plakalalıkları da benzinliklerde bile satıyorlar artık. Ben Ankaranın ilçesinde yaklaşık 1,5 saat içerisinde bütün işlemleri hallettim.

kesinlikle geçmez.geven kafa süreci anlatmış çok basit, 2 plaka 32 tl fln tutuyor

Bu şekilde arama yapıldığında youtubeda bir dolu sonuç çıkıyor. Duyurunuza yanıt verecek başka kullanıcılar vardır. Ben yine de atayım
www.youtube.com

youtube da var ama youtube da olan malzemeleri buradan temin etmek imkansız.

bir de hangi markalar iyidir, nelere dikkat etmem gerekir tavsiye yorum lazım.

benim kullanacağım led de büyük ihtimalle 220 volt direkt elektrikle beslenen driversiz bişey olcak.

hani soralım ki sonra paramızı çöpe atmayalım. uğraşmayacak olsam gider polarion alır bakarım keyfime zaten.

Gönderdiğin linkteki gibi bir ürün alacak isen, youtube'da gösterilen bütün ürünler veya ikamelerine ihtiyacın olacak ve hatta biraz güvenlik ve daha uzun süre çalışması için daha fazlasına da ihtiyacın olabilir.

elektronik ve fizik ile ne kadar haşır neşirsin bilemiyorum ama bunu g10 duya uyarlamak ve önüne de mercek koymak istiyorsun. Ne yapmak istediğini gerçekten merak ediyorum.

şöyle benim istediğim g10 duylu bir ampül var, fakat türkiyede yok.

türkiyede bulabildiğim ampüllerin o istediğim ampül ile eş değer olanının da 30 cm çapı var. orjinali 7cm.

o yüzden ben 220 volt bir smd led alıp, önüne mercek koyarak istediğim noktaya odaklayacağım.

bunu da 20x50cm ahşap bir dikdörtgen küp içinde yapacağım, en fazla ne olabilir, eski ekran kartlarındaki gibi aluminyum soğutucu kullanırım, termal macun sürerim ve 220 volt bir fan alıp devreye bağlarım. yani led alınca g10 duya falan ihtiyacım yok, bunu bir zemin üstüne kutu içine bağlıycam.

yani benim için önemli olan şeylerin başında marka geliyor. çin malları heryerde ama elbet bunun kaliteli olanı da vardır.

tabi linkteki üründe volt falan yazmayınca öteki ürünlere baktım, 220 volt olanları gördüm.

bende enteresan proje çok, o yüzden bitirene kadar söyleyemem ama bitince gösteririm tabii ki

s3.eksiup.com

bildiğim kadarıyla 100 watt olan smd ler 36 volt ile çalışıyor, 6 tane seri bağlasan 220 ile çalışır ama önceden de 220 vac'yi doğrultman lazım. E onu da doğrultunca 300 voltu geçecek sanırım, led sayısı seri bağlamada 8-9 tane olur.

Ama sana zaten tek bir adet lazım sanırım, o zaman da araya o gücü karşılayacak bir adaptör ya da smps devre girecek, soğutma çok ciddi iş ekran kartı soğutucu boyuyla olmaz sanırım.

Hele ki ahşap kutu diyorsun, soğutma daha da önem kazanıyor.

Şey yapsan, hazır led halojen alıp içini söküp devreyi ve ledi kullansan daha kolay olmaz mı?

Powerledler sabit akım kaynağına ihtiyaç duyar, kullanmak istediğiniz powerled'in datasheetine bakıp çalışma voltaj ve akım aralıklarına göre akım sabitlemeli bir besleme devresine ihtiyacınız olacak.Soğutucu konusu önemli, hangi boyutlarda bir soğutucuya ihtiyacınız olduğunu powerled soğutucu hesabı araması ile online yapabilecek bir çok yerli ve yabancı siteye ulaşabilirsiniz.

urun.n11.com

şundan alıp soğutmasını halletsem, direkt 220 volt ile kullanabilirmiyim?

adamlar da bişey bilmediğinden yalan yanlış bi sürü açıklama yazıyor doğru mu yanlış mı onu bile bilemiyorsun.

john bloor halojen dediğine örnek verirmisin bir bakayım?

Linkteki ürün üzerinde bir spms katı var zaten, demek ki direkt 220 ile kullanılabiliyor.

Led projektör diye arat google'da çok örnek var.

İnci küpeli kız?
pek ilgisi olmasa da benim aklıma o geldi görünce

kaplumbağa terbiyecisi?

Aradığım cevap ikisi de değil. Aklıma gelmişken yazayım scream de değil.

öncelikle bütün internet bence de doğru söylüyor. oyun denince ben de tiyatro oyunu sandım niyeyse. ikisinin de ressamı aynı olduğu için galiba bana da ilk bakışta mona lisa çağrıştırdı.burada iki tablonun benzerlikleri görülebilir

www.arthistorynews.com

1: yapılan sosa bağlı
2: et sertleşmesin diye

Zeytinyağı, karabiber gibi basit marine sosları için, kurulamaya gerek yok ama süt, yoğurt vs gibi maddeler içeren soslardan eti arındırıp, iyice kurulamak lazım.

Ete tuz en son atılır, çünkü sertleştirir.

madem sosu kurulayacaksın o zaman neden eti sosluyorsun, benim bildiğim sosuyla atarsın tavaya, ben zeytinyağıyla biraz ovduktan sonra deniz tuzunu atıyorum, streçleyip dolaba kaldırıyorum, 2 saat sonra yumuşacık oluyor.

1- Sosuna bağlı, sosuna büyük ot çöp attıysan yanmasın diye onları çıkarabilirsin.
2- Etin yumuşak olması için yaptığımız bir şey. Tuz attığımızda su kaybediyor. Su kaybetmesi istemediğimiz bir şey.

Bende de oyle, arkadaslarimda da, son zamanlarda basvuran herkesin o sekilde kaldi duruyo.

Ben de ayni durumdaydim yaklasik 2-3 hafta sürmüştü son yeşilin yanması, uzun sürüyor yani

Aynı şeyi yaşadım. Öncesinde bedelli başvurumu yaptım. Doktor randevumu sonrasında yaptırdım. Kırmızının yeşile dönmesi uzun sürüyor ama sonunda dönüyor.

bahçelievler olursa nevzat usta var bence oldukça başarılı bir yer.

edit: türk kültürü kebabı falan tanıtmak için yıldız aspava'ya götürülmez. tamam benim dediğim yer de en iyisi değil kesinlikle ama yıldız aspava en kötülerinden. patates kızartması getiriyorlar yav patates kızartması olan sofrayı adam ciddiye alır mı?

yıldız aspava (esattaki)
patlatın bi ssk. bak benimde canım istedi şimdi

Ulus- urfalı hacı memet

balgat ve kızılayda masabaşı kebapçısı var. Bence şu an Ankara'da yemek yenilecek en iyi yer Balgat. Peçenek Dönercisi + Zeugma'da künefe yenebilir mesela.

Tunalı civarı diyorsak Aspavaya giderdim.

Uludağ kebapçısı var bence çok pahalı değil. Arjantin taraflarında olan ama.. Onun dışında "Ankara" diyorsak Aspava güzel bir seçenek Gülçimen aspava bence baya başarılı o üçlü aspavalardan en sağda olan. Ama bekletmeye kalkarlarsa sakın beklemeyin diğerlerine geçin.

Edit: Biraz pahalı olabilir (İki kişi 150 Civarı) Tunalı'da Hacı Arif var. Kebap kültürünü hem mekan ile hem de yemekleri ile çook iyi yansıtıyorlar.

acity'nin orada necd-et diye bir yer var. ankara'da yediğim en güzel kebapları yapan bir yer. fiyatı çok pahalı değil.

Balgat'ta ciğerci bahattin veya ciğerci apo.

Güçlerini kazandıran işlem derisinde deformasyon oluşturdu. İlk filmin yarısından fazlasında da bu şekildeydi zaten.

Yanlış hatırlamıyorsam deadpool karakteri hızlı iyileşme gücünü çok uç bir derecede kanser olmasından alıyor. Kanser iç organlarında kötü bir etki yaratmazken cildinin böyle olmasına sebep oluyor, hücreler sürekli bölündüğü için de düzelmiyor.

Ilk filmde de boyleydi, kendisine o gucu veren uygulama doz fazlaligindan midir nedir adami yakiyor iste komple, yuzu oyle oluyor ondan sonra.

Kanser olmasindan degil, tam tersine elindeki guc kanserden olmesini de engelliyor.

Klasik vans daha iyi olur, bu olmamış

yaz için diyorsun ama bu pek yazlık ayakkabıya benzemiyor.

cesario +1

www.sportsoul.com

elorelia atana kadar bunu beğenmiştim. Düz beyazını gördükten sonra düz beyaz olsun diyorum.

www.imdb.com

Teşekkür ederim. Doğru cevap :)

Lahmacun.

pizza yiyorum genelde.

Şu an tereyağlı ve soğanlı bir hamburger olsa. üfff

pizza. hatta akşama söyleyeceğim.

Pizza

Kavurmalı kaşarlı pide.

Sipariş verecek olsam kumpir söylerdim tam şu an.

Pizza

ıslak hamburger

pizza

tercihim Boeuf bourguignon olurdu.

tavuklu pilav

adana

tacosking.com.tr

ankara'ya eylül ayında taşındım, haliyle şehri çok iyi bildiğimi söyleyemeyeceğim ve hatta belki ankaralılar "HAHAHAHA" deyu gülecek ama ben şahsen gölbaşı'nda bu konuda çok rahatım. ankara ve gazi üniversitelerinin kampüslerine yakın bir yerdeyim yalnız, çarşı tarafları klasik türk mahallesi gibi duruyor, oralarda problem olabilir sanırım.

benim kaldığım apartmanda aileler, hastane çalışanları ve öğrenciler var ağırlıklı olarak. mesela benim oturduğum kattaki herkes öğrenci. hepimizin evine sürekli olarak birileri gidip geliyor, sülalemiz raad. hadi ben erkek olduğum için sorun yaşamamış olayım, kattaki diğer üç dairenin ikisinde kızların kaldığından eminim, gelenin gidenin haddi hesabı yok. kendimi hiç olmadığım kadar rahat hissediyorum açıkçası burada - bunu tekirdağ'da doğup büyümüş (laiklik rulez), istanbul'da 5 sene yaşamış biri olarak söylüyorum.

merkeze uzak biraz tabii ama araban varsa 20 dakikada gidersin, yoksa da otobüs durağı 5 dakikalık yürüme mesafesinde. atlıyorum, en fazla 45 dakikada yine merkezdeyim. istanbul'da 1 saatte semtten çıkamadığım için ankara'nın trafiği, uzakları vs. hiç rahatsız etmiyor beni.

yerleşmeden önce çekiniyordum açıkçası. kimse iyi bir şey söylememişti gölbaşı hakkında neredeyse. şimdi kendimi silikon vadisi ya da akademgorodok tarzı bir yerdeymiş gibi hissediyorum. her yer öğrenci, akademisyen, doktor falan dolu. nefis.

umitkoy'de 40 daireli bi sitede 10 yildir oturuyorum. kimse kimseyi tanimiyor :D herkes calisan sabah cikip aksam gelior. insanlar saygili. umitkoy cayyolu konutkent yasamkent baglica taraflari boyle.
esatta 2 sene once bi ev bakmistik. evin onunde bi teyze oturuyordu, 40 tane soru sordu. valla ev de guzedi ama artik bu teyzelerle mahalle hayati baya baymis :)
merkeze yakin nezih semtler ayranci tunali ya da gop olabilir. gop'ta yabancilar da cok var. bahceli taraflari da iyidir ama iste apartmanindan apartmanina farkediyor. eski bi apartmanda emekliler eski ev sahipleri falan varsa ister istemez perde aralarindan gozetleme durumlari oluyor galiba hala.

eryaman, batıkent, komple çankaya bölgesi, bağlıca ve aklıma gelmeyen bir yerler. çok sorun olmuyor böyle yerlerde.

ama ben böyle dedim diye komple kolejde örneğin her apartman bunu sorun yapmayacak değil. kolejde evinde partileri veren insanlar da var, apartmana tanımadığı biri girince kovan apartman görevlileri de var.

o yüzden muhit değil spesifik bina numarası vermemiz lazım sana.

Yukari ayranci.

Yıllarca keçiörende yaşamış ailem, kız kardeşimin liseye başlayacağı çağ geldiğinde Çayyoluna taşındı. 10 sene olmuştur. Yollarında lüks arabası olan çocukların tuhaf hareketleri dışında mahallenin bir falsosu yok.

Bilkent harici her yerde sorun olur.

Gölbaşının neresi nezih la? Nezih diyince benim aklıma bahçelievler emek geliyor.

Çankaya bahçelievler. Belki mebusevler

Ben özel günler dahil hiçbir sıkıntı yaşamadım.
Her zaman olması gerektiği gibi gitti.

şu ana kadar hiç bi siparişimde sorun yaşamadım. en son 14 şubat için bi gün önceden sipariş vermiştik, onda da sıkıntı çıkmadı ama çok basit, vazolu bi kırmızı gül buketiydi. normalde aynı gün verdiğim siparişler bile teslim ediliyor. neden bu kadar övdüm ben de bilmiyorum şu an ama hep doğum günleri içi vs kurtarıcı olmuştur benim için.

çiçekçilerle direkt irtibata geçmiyorsunuz.

hiç sorun yaşamadım. şahane.

çiçekçiyle direkt iletişime geçme gibi bir durum yok.

bir çok kere kullandım sorun yaşamadım.sipariş alındığında teslim edildiğinde bilgilendirme de geliyor.

Sitenin araya yüzü üzerinden çiçekçi ile iletişime geçilebiliyor. Ama geçtiğimiz cuma arayüzden çiçekçiye ulaştım. Sonra müşteri temsilcisinden tekrar ulaşılmasını rica ettim. Yine de problem yaşadım.

birisi 0.50 litre, ötekisi 0.35

0.35 olan termos. 0.50 olan bardak seti(termos değil) ve 0.50 litre de sıvı taşıma kapasitesi var.
0.50 litre olanın içinde 4 tane de shot bardağı var.

bu farkı göremeyip bunu buraya sormana da inanamıyorum.

Stanley çok süper bir marka. Zamanında Atatürk'ün de bu marka kullandığını söyleniyordu. Kalite farkı eminim vardır.

@photographer

arkadaşların sana aynştayn diyor sanırım? kaç lt olduğunu biliyoruz herhalde. onu sorma gereği bile duymadım sen kalkıp oraya takılmışsın. benim bahsettiğim sıcak tutma durumu. yani daha uzun sıcak tutar mı merak ettim. mutlaka tutar ama aradaki parasal fark bunun için değer mi?

stanley termos değil mi?

www.boyner.com.tr

önce şuradaki linki görmüştüm. termos yazınca farketmemiştim. bak böyle bilgilerle gel işte. teşekkürler.

benim termosum 1 milyon km yi geçti. şaka değil. 2011 den beri kullanıyorum aynı termosu.

stanley ile o termosu kıyaslamanız stanley'e hakaret olabilir. stanley e 500 de verseniz boşa gitmez. ama quecua da 40 tl için bile boşa gitme riski var.

bu stanley markasını şişirmenizi hiç anlamıyorum. nasıl üretildiğini bile bilmeden sallayıp sallayıp duruyorsunuz.

soğuk hidrolik preste basmışlar işte. ne özelliği var stanley ürünlerinin, hepsi bundan ibaret.

www.youtube.com

ne çok seviyonuz marka şişirmesini. ne talaşlı imalattan anlıyorsunuz, ne presten, ne plastik enjeksiyondan, sallayın babam sallayın.

hammertone boyaya mı tav oluyorsunuz anlamıyorum ki? gerçi sazanlar sever yeşili ama bilemedim.

Stanley 2 yıldır kullanıyorum orjinal askeri gibi olanlardan . 1.9litre ve hayatımda aldığın en mantıklı ürünler olur ya işte listede ilk 5-10dadır. Çok kampta kullandım 24saat buz gibi tuttugunu bilirim suyu.

kimsenin kimseyi doyurmaya, bakmaya zorunluluğu yok diyorum. yardımcı olmak isterse olabilir ama olmayınca da niye olmuyor denmez.

not: büyük konuşmak istemiyorum ama 3 bin tl kazanan kardeşin yerinde olsam yardımcı olsa dahi kabul etmem. ileride kabul ettiği yardımlardan dolayı bir laf yer, içinde sızısı kalır.

Abi destek olmak isterse olur, kendi parası ama böyle bir zorunluluğu yok tabii, kardeşi 3 bin liralık bir iş yapıyorsa hayatını 3 bin liralık şekilde yaşamaya entegre etmesi gerekiyor, kaldı ki evlenmiş barklanmış belli bir yaşa gelmiş bir insanın bunu çok önceden yapması gerekiyor, abisinden falan beklentisi varsa bu hatalı ve aciz bir davranış olur.

Valla kişiye bağlı, ben ailede en çok kazanan kişiyim yardımda bulunuyorum zor durumda kaldıkları zaman he tabi parayı savuruyolarsa yardımda bulunmuyorum öyle. İçinden nasıl geliyorsa makbul olanı yardım edilmeli bana göre. Tabii abartmamak şartıyla yoksa düşük kazanan kişi bokunu çıkartabiliyor.

Küçük kardeşin ne kadar zorlandığına, abinin de gönlünün ne kadar geniş olduğuna göre değişir bence. Bir standardı yoktur diye düşünüyorum. Tek bildiğim, abinin "zorunlu" olmadığı hiçbir şeye.
Kardeşe o parayı vermek kendisine hiç koymuyordur, kardeş almaktan gocunmuyordur, almasa bir şeylere yetişemiyordur (hastane parası, mutfak masrafı vs), abi vermese içi rahat etmiyordur ("kardeşim açken ben tok yatamam" gibi), o zaman bize bir şey söylemek düşmez. Ama neticede, bu kardeşler yaptıkları seçimlerle bu noktaya gelmişler değil mi, mecburiyetten değil? Yani küçük kardeş bir hastalık geçirmiştir, zamanında çalışıp abiyi okutmuştur vs bir gönül borcu durumu vardır, o zaman işler değişebilir.

Tabi ki şart değil kendi parası ister verir ister vermez. Diğer taraf buna hasetlenemez. Zaten vicdanli ise gelirinin bi kısmını yardıma harcıyorsa buna aileden başlarsa tadından yenmez. Para vermesene bile ihtiyaçlarını karşılasa vs daha usturuplu olur.çocuğunun okul taksiti vs. Ama kesinlikle şart değil.

tamamen insafa/gurura vs. kalmış bir durum. ben kabul etmezdim mesela 3bin geliri olan kardeş olsaydım. ama 3ok kazanan abi olsam verirdim hiç düşünmeden.

hiçbir zorunluluk vs. de yok bence. tabi yazar burada her iki kardeşe de eşit şartlar sunulduğunu var sayıyor. örneğin bu 3bin alan kardeşe "abin doktorluk okuyor o yüzden seni üniversitede okutamayız hadi lise yeter sana" dendiyse o zaman o abinin de artık abilik yapması gerek.

herkes kendi hayatını, ailesini kurmuş. bence bu artık pek "aileden birinin çok kazanması" durumu olmuyor. anne babaya, evdeki okuyan kardeşe yardım etmek vs olabilir ama kendi ailesini kurmuş işinde gücünde olan kardeşe yardım etme zorunluluğu yok. yardım edilebilir de tabi ama artık bağımsız insanlar bunlar bence. zor durumda kalınır yardım edilir, düzenli yardımla kardeşin gelirini yükseltmek şart değil.

zorunluluk yok ama vicdan var. kendim çok rahat yaşarken kardeşimin çabalamasına gönlüm el vermez. ayda 2000 tl versem bana hiç koymaz ama kardeşimin hayatında çok şey değiştirecekse gözümü kırpmam veririm.

ha ya da çocukları vardır yeğenlerimin masraflarını üstlenirim ben okuturum, hem güzel bir vesile olur hem kardeşime yardımcı olurum

Böyle yaşayan bildiğim çok sayıda aile var.

Zaten türkiyede eskiden eğitimin özelliği buydu, sınıf atlatabiliyordu şimdi bitirdiler o işi de, herneyse konumuz bu değil.

Normal şartlarda abinin yardım etmesi ''görevi'' değil ''tercihi'' olacaktır, yani şart değil ancak yardım ederse hem kendisi mutlu olur hem de öz kardeşine belki daha iyi imkanlar sağlamış olur.

Ama yaklaşım olarak yardım etmeyen de çok fazla var(kendisi ayda çok fazla kazanıyor -ki bir kısmı miras gelirlerinden- kardeşine de kağıt imzalatmış ne mirastan pay vermiş ne de yardım ediyor, kardeşi evli ve kirayı ödeyemiyorlar çoğu zaman, ev sahipleri yardım ediyor mutfak masraflarında v.s) ama bunun yanında kendime ne alırsam 1 tane de kardeşime(kardeşi kadın ve bekar) diyerek 800 bin liraya ev almak yerine aynı aparmanda 400'erden ev alan da var.(tapusu kendi üzerine ama kardeşi kullanıyor)

Yani bu tür durumlar 2 nesil geridekilerin köyden yeni göç ettiği ailelerde çok görülür ve sorduğunuz sorunun 2 durumu da rastlanır.

yardımcı olmanın sonu yok. mesela çocukları olur, eğitimini üstlenebilir, araba almak isterler, peşinatı vermeye yardımcı olur ama düzenli olarak aylık bir yardım bence yanlış olur. diğer taraf bütçesine göre yaşamayı öğrenmek zorunda.

Böyle bir zorunluluk elbette ki yok, herkes kendi hayatından sorumlu. Kimse tırnaklarıyla elde ettiği mevkiyi ve bunun getirilerini kardeşiyle paylaşmak zorunda değil. İstisnalar, acil durumlar, sağlık giderleri gibi öngörülemeyen giderleri ayrı tutuyorum.

Ama aradaki abi-kardeş ilişkisine bakarak, ben olsam, böyle bir durumda kardeşime yardım ederdim/ediyorum.

direkt para yardımı bir şekilde her iki taraf için de manevi yük haline gelebilir. 30-35 bin kazanan abinin vizyonu, çevresi vs. daha geniştir. bir şekilde diğer kardeşin 5-10 arası kazanmasını sağlayabilecek ortamı oluşturmaya çalışması daha mantıklı gibi.

Abinin yardim etme mecburiyeti yok, geliri düsük olan taraf o gelirle yasamayi ögrenmek zorunda. Anne - babanin masraflarini üstlenme konusunda abisi ön ayak olabilir.

Benim öyle bir durumum aile bireylerine maas baglamak seklinde para göndermekten ziyade yegenlerimin en iyi okullarda okutulmasina destek olurdum.
Ya da hesabini tutamayacak kadar param varsa ev alir, kendi üstüme yapar; kardesimin oturmasina izin verirdim. Ama bunun sebebi mecburiyet degil, kardesimle aramin iyi olusu ve onun da bana ayni cömertligi gösterecegine emin olmam.

3 bin kazanıyormuş vah vah vah....

1800 lira ile ev geçindirenler ne olacak? Ben abi olsam yardım etmezdim zira sizin düşük olarak gördüğünüz maaş iyi bir maaştır.

Ben olsam diyebilirim sadece. Kendimi buna zorunlu hissederim. Benim için bir zorunluluktur. Ama bu zorunluluk benim şahsi düşüncem olduğu için herkes aynı düşünce de olmayabilir. O doktor mesela kirası 10.000 TL lik bir evde oturuyor olabilir. Yani der ki; benim gelirim kadar giderim var. Etmeyebilir.
Aile kavramına bakış açısı ile farklılık gösterir.
Aradaki önceden gelen ilişkilere göre farklılık gösterir.
Eşinin tutumuna göre farklılık gösterebilir(bazı eşler çok etkili olabiliyor)
Bir çok faktör ekilidir. Ama zorunluluk kişiye göre değişen bir durum bence.
Maaşım o paraların 3 te 1i kadar olmasına rağmen ve evli olamama rağmen ve kadın olmama rağmen ailemdeki kardeşlerime anneme babama maddi olarak yardım etmeye çalışıyorum.

zorunluluk tabi yok, kimse kimsenin başına silah dayamıyor. ama ben 30-35 bin kazansam ve 3 bin kazanan kardeşime kuruş yardım etmesem kendi insanlığımı sorgularım. çünkü 30 ile 28 arasında bi fark yok ama 3 ile 5 arasında çok fark var.

Bu tarz kazancta ucurumlarin oldugu aileler var mi bildiginiz demişsiniz ee zaten ülkenin çoğu bu durumda. zengin fakir arası farkın fahiş olma sebebi bu.

ayrıca zorunluluğu yok deyip bunu savunanlar da benim gözümde insan değildir!

bizim ailemiz için konuşursak babam kendini zorunlu hissediyordu geçen seneye kadar. Babamlar 6 kardeş; beşinin işi gücü yerinde iken en küçük erkek kardeşleri 2000-2500 lira maaslı işlerde çalıştı hep, bundan iki sene önce de evlendi. En çok desteği de hep babam sağladı (bu arada amcam 45 yaşında). Araba bile aldı. Diğer kardeşleri de ara ara destek oluyor tabi.

Babam tüm bunları yaparken amcam ikide bir iş değiştiriyordu vs. Sorunca 'işten çıkardılar' Sonradan öğrendik ki nasılsa hazırdan geliyor diye en ufak şeyde istıfa eden amcammış. Kendini hazıra alıştırmış bir nevi. Bunun üzerine babam desteği komple kesti 1 sene kadar önce. Bunu kötü niyetli olduğu için değil, amcam kendi kendini idame etsin diye yaptı. Hala acil durumlarda destek sağlar.

Velhasıl asla zorunlu değil hatta bunu zorunluluk haline getirince karşı tarafa yararı değil zararı oluyor. Ha bu demek değil ki asla destek olmasın, olsun ama abartmasın. Yoksa sonu amcam ile babam gibi olabilir.

Bana gelince vicdani olarak babamdan çok da farklı olmadığım için muhtemelen ben de elimden geleni yapardım.

Çok kazanan diğerine yardım etmeli. Bu devirde 3000 liraya geçinmek zor. Bir de ev kiraymış. Yalnız bir elin verdiğini öteki el duymayacak. Verilen para gözünde büyüyorsun yardım etmemeli mevzu bahis kişi.

Zorunluluk yok. Düzenli olması bir süre sonra zorunluluk gibi hissedilir her iki taraftan da baktığımızda. Bu kazanç uçurumları aslında epey fazla. Ben abi olsam düzenli para vermek yerine örneğin çocuklarının eğitimini üstlenirdim. Eşi çalışmıyor evi kira meselesine kardeş ve karısı çözüm bulacaklar.

Sanırım her ay düzenli yardım yapmak yerine elimde oldukça toplu para vermeye çalışırdım.

ayda 30 bin gelirim olsa sadece kardesime değil tüm akrabalarıma katkı sağlardım

tanıdığım bir ailede durum tam böyleydi, büyük abi diğer iki kardeşine devamlı yardım yaptı. kendi eşinden ve çocuklarından kıstı onlara ev aldı, çocuklarını okuttu. kendi eşi kafayı yedi bir yerde.

her şeyde dengeli olmak lazım.

ek: kardeşin abisinin kazandığında gözü varsa, abim bana bakmak zorunda gibi bir beklenti geliştirdiyse durum çok iticileşiyor. iyilik karşılık beklentisiyle başa kakılarak da yapılmaz ama bir iyilik yapınca da devamlı yapmalıymış gibi beklenti de oluşuyor.

arada dengeler de bozuluyor bir süre sonra, para aradaki ilişikileri geriyor. birisi yardım ettiği için minnet duyarken bir diğeri kendini kıyaslamaya başlıyor, öfke besliyor, kin güdülüyor. eşler ve çocuklar arasında çatışmalar yaşanıyor, yardım edenenin eşi neden yardım ediyor diye ayrı öfke duyuyor, kıskançlıklar oluyor, yardım eden yardım ettiğinden bir davranış görünce vay efendim oluyor. her zaman olan şeyler.

özetle en iyisi karnı toksa akrabayla para işlerine girmemek. herkes kazandığıyla yaşasın.

Böyle bir zorunluluk yok.
Adamın kendi eşi çalışmazken niye abisi maaşa bağlasın?

Bence diğeri üç binlik yaşamayı öğrenecek. Çünkü o, onun kendi hayatının şartları.

Ha, 30bin kazanan ben olsaydım, 3 bin kazanan kardeşim olsaydı, veya eşim/eşimin kardeşi arasında bu denklem olsaydı, düzenli olarak yardım etmeyi isterdim.

ya açıkçası bazıları da hazıra çok alışıyor ve zaten göndermesi lazım kafasına giriyor, o beni biraz sinir ediyor. şart mı diye soruyorsan elbette şart değil, doktor parayı sokaktan toplamıyor kardeş de memurmuş iyi işte garanti iş, nerde yaşadığı da önemli ama kendine güvenmiş evlenmişse kendi kendine geçindirmeli evi, bak işte şimdi gördüm eş de çalışmıyor yazmışın niye ki çalışsın o zaman.neyse bu kadar konuştuktan sonra diyorum ki yine de ben olsam gönderirim dayanamam:) ablam da bana hep gönderdi zaten ama dediğim gibi parayı alan teşekkür etmeyi bilmeli bence.

Böyle düzenli bir transfer talep edilemez. Talep etmeyi bırak, abisinin kendi teklifiyle aylık bağlaması bile evli barklı adamın zoruna gider. Gitmiyorsa da gitmeli.

Evet kardeş ayağını yorganına göre uzatmak zorunda. Genel anlamda kazandığı para kendisini tatmin etmiyorsa, gelirini iyileştirici fikirler bulmalı. İş değiştirme, ek iş yapma, eşini çalışmaya teşvik etme vb. gibi.

Abi sonuçta abidir, bir hır gür bir şey olmadığı sürece, kardeşlerden biri zor bir zaman geçiriyorsa, başına bir iş gelmişse vs. diğeri tabii ki ona yardımcı olmalıdır, kardeşlik gereği. Ama "o çok kazanıyor, birazını şuna versin" diye bir şey diyemeyiz. Bunlar biri üniversiteye diğeri orta okula giden kardeşler olsa ve biri 30 lira diğeri 100 lira harçlık alsa da abi bir 20 lirayı düzenli olarak kardeşine verse bu olurdu da işini gücünü eline almış, evini barkını kurmuş insanlar arasında olmamalı böyle bir alışveriş.

Bu para öyle namussuz bir şeydir ki, öyle bir alıştırır ki insanı kendine, uyuşturucu müptelalarına çevirir. Nasıl ki eroin parası için anasını babasını kesenler, nenesinin bileziklerini gasp edenler var, işte para da ööyle kişiliğinden taviz verdirir insana. En ufak bir meselede, o kardeş o abi karşısında ezik durumda kalır.

Hele hele küçük kardeşin karısı, eltisine karşı ÇOK daha boynu eğik kalır. Abi-kardeş belki bir şekilde fazla lafını etmeden, dile getirmeden, göz yumup yürütebilirler bazı şeyleri ama, abinin karısı saatli bir bomba gibi olur. Ne zaman nerede patlayacağını bilemez kimse.

Allah kimseyi kimseye muhtaç etmesin.

(Bütün aile bir arada yaşarken masrafların gelir durumuna göre üstlenilmesi veya yeğenin falanca ihtiyacının amcası tarafından karşılanması gibi durumlar söylediklerimin dışındadır. Bugün pek öyle aileler de kalmadı zaten.)

direkt adore ye sordunuz mu?
o kısmın fotoğrafını koyarsanız daha rahat yardım bulabilirsiniz diye düşünüyorum

Bi fotoğraf atsan eli alet tutan duyurucular yardımcı olur fikir vermek için.

Ama anladığım kadarıyla bir civatanın bağlı olduğu kontraplak (sunta değildir) deforme olmuş, rahat sökülebiliyorsa aynısından kestirilip değiştirilebilir.

Adorenin internet sayfasında müşteri hizmetleri bölümünün altında yedek parça talep edebildiğiniz bir form var.

Fotoğrafları çektim. Link bırakıyorum.

Adore'nin sayfasına da bakarım ama yüzü astarından pahalıya mı gelir acaba diye çekiniyorum.

hizliresim.com

hizliresim.com

hizliresim.com

Fotoğraflardan arızayı anlayamadım şahsen, üzgünüm.

Zaten öyleymiş, maalesef o tarz çözümleri denedik.

sistem sıcaklıklarını takip edin ısınma gpu ve cpu'da darboğaza yol açabilir.

Ona da okey diyor, böyle bir şey yolladı.
i.hizliresim.com

driver problemi, virüs, arka plandaki bütün uygulamaları windows başlangıç yönetim ekranından iptal edip denemeli. msconfig den ayar yapıp driver ı da eledikten sonra ekran kartı ikame bir başkası ile denenip mevcut ekran kartında problem olmadığı teyit edilebilir. bir de nvdia uygulaması ayarları override edebiliyor. yani siz oyun içerisinden antialiasing i kapatıyorsunuz mesela ama nvdia uygulamasında açık, sadece aa için değil bir çok ayar için var bu olay. nvdia yazılımında bütün ayarların uygulama ayarını kullan yapılması da yerinde olur.

işlemcimiz aynı, bende gtx 980 var. ram vs farklı da çok da mühim değil.

çok pubg oynamıyorum ama bende de oluyor aynısı. bi kez olduğunda oyunu kapatıp açtığımda düzeldi. başka bi gün yine oldu öeaah diyip kapattım o zamandan beri oynamıyorum.

benim ayarlarım genelde high ve 1440p'de oynuyorum genelde 80-90 fps alıyorum. her 5-10 saniyede anlamsız şekilde fps 3-5'e düşüyor. 1-2 saniye hiçbir şey göremiyorum.

yılların gamer'ıyım. zilyon tane oyun oynamışlığım var ve tecrübelerime dayanarak sorunun pubg'de olduğunu düşünüyorum. dün bi update geldi belki onunla bi gelişme olmuştur. girip bi deneyim şimdi editlicem.

şu çöl olan harita geldi. orda zaten olmamıştı önceden de yine olmadı

O elleri tuttukları baston, kol kısmından kıyafetlerinin altına doğru devam ediyor. üzerinde oturdukları bir mekanizma var

i.hizliresim.com

Böyle:
www.google.com.tr

yararli

www.livestrong.com

yararli oldugu herkesce biliniyor saniyordum.

bildiğim kadarıyla önerilen miktar günde iki kadeh değil, haftada 3-4 en fazla. kesinlikle yararlı etkisi oluyor. ama günde ikiyi şimdi duydum çok gibi geldi

Bir ara annanem bile içmeye heves etmişti. Sağlıklı bir şey sanırım.
sagligabiradim.com

şimdi karşıma çıktı, net bilgi olarak paylaşayım:

erkekler için günde 30 mL etil alkol
kadınlar için günde 15 mL etil alkol

30 mL etil alkol:
- 720 ml bira
- 300 ml şarap (2 kadeh)
- 60 ml viski (100 derece)
- 60 ml rakı

pendik'te iniceksin. hangi cikistan cikacagin metroda tarif ediliyor. yuruyerek 15-20 dk max. dumduz asagi iniyorsun, oklar var. ama onunden dolmus geciyor, yurumicem dersen dolmusa binersin. avcilar'dan pendik'e kadar gececek olan yol bence hac gibi bisey. ustelik kutsal degil igrenc. hizli tren de igrenc bu arada. sarjin biterse priz bile yok, soyliyim de.

Özür dilerim ama söylemeden geçemeyeceğim, pendike yazarken eliniz titremedi mi? (atlamışsınız diyeceğim ama avcılardan yazarken de unutmuşsunuz kesme işaretini)

metro artık pendik'e kadar gidiyor. tren garı metrodan yürüme mesafesi (çok bavul yoksa)

metrodan tren garı 20 dk falan, hava soğuk tavsiye etmem. ben olsam yürümem yani en azından.

Vakit bolsa:

metrobüs -> söğütlüçeşme
söğütlüçeşme -> 16d, 17, 16 (Hepsi Pendik YHT'den geçer.)

Vakit azsa:


metrobüs -> uzunçayır
uzunçayır -> metro -> pendik
pendik -> yürüyüş ya da minibüs

Metroyla yürüme mesafesine giriyorsunuz. Çok eşya yoksa yokuş aşağı sayılabilecek bir yoldan pıtı pıtı gidersiniz.

Yoksa Şişli/Mecidiyeköy'den geçen çift katlı otobüslerin üzerinde pendik yazıyordu. Ama Pendik'in neresinde indiriyor bilmiyorum.

Apple ürünü istiyorsanız en ufağı İpad Mini. Üstteki alttaki siyah bant videonun boyutuyla alakalı. Ben Vlc player indirmiştim. O sağdan soldan kırparak videoyu ekranın tamamını kaplayacak hale getiriyordu.
Samsung'un falan 7inç tabletleri var. Bende onlardan da var. Bi ipad mini değil.

açabilecek kadar kendine güveniyorsan açar temizlersin. pis kullanıyorsan kirlenmesi normaldir. 1 yıl dediğin için garantisi devam ediyordur, garantiye yolla onlar halletsin.

Garantisi bitmediyse açma. Ben laptopumla 6. seneme girdim. 2 kere fan değiştirdim.

Garantisi geçtikten sonra en geç senede bir açıp temizlerseniz daha iyi olur. O fanın içine toz birikiyor. Keçe gibi bir şey oluyor, o da hem dönüşünü kötü etkiliyor, hem de ses yapıyor.

Yalnız uyarmam gereken bir şey var. Bazı laptoplarda fanı açmak için termal macunu kaldırmanız gerekiyor. Bi bakın, eğer öyleyse değiştirmeden önce termal macun da edinin.

Alalı 7 sene oldu 2 senelik cihazdı aldığımda. 9 senede hiç içi açılmadı gayet de düzgün çalışıyor. İçini açmak bence daha fazla zarar verebiliyor bazı durumlarda.

universite servisleri altunizade'den kalkiyor. dag basi olmasin derseniz en mantiklisi altunizade gibi..

Ben karşıdayım. Altunizade yalnız yaşamak isteyen kız arkadaşım için pahalı geldi.

genelde alemdag merkez veya tasdelen taraflarinda yeni biten sitelerin 1+1 evlerini kiraliyorlar. henuz dun sile yolu uzerinde nisnada bitecek olan bir siteye denk geldim, 1+1 daire kirasi 1000 tl civarinda. tavsiyem tasdelen. okula yakin ve etrafta alisveris vs icin imkanlar daha genis.

yoo, hala mevcut. "sohbeti kapat" diyince pencere çıkıyor eskisi gibi.

hatta şimdi baktım. bu pencere mi çıkmıyor sende?
image.prntscr.com

ben de var. Ancak sohbet kapalı seçeneği işaretli bile olsa facebooka girdiğim zaman online görünüyorum. Ben de kapalı görünüyor kimseyi görmüyorum ama başka hesaptan baktığımda online gösteriyor. Sizin de aynı mı?

meb işte çıkmıyor önceden vardı şimdi 2 seçenek çıkıyor sohbeti tüm kişiler için kapat var bide ingilizce olarak yazıyor chromemi kullanıyorsun

hayır, firefox kullanıyorum.

not: ben de windows 10 kullanıyorum. güncelleme zamanla geliyor olabilir.

Firefox kullanıyorum, kontrol ettim şimdi, benim de böyle.
i.hizliresim.com

Windows 8.1Pro kullanıyormuşum.

bütün tarayıcılarda aynı yoksa kullanılan işletim sistemiyle mi ilgili güncellemeler otomatik gelmiyor mu acaba hepsine

Endirekt aydinlatma armaturu.

@nax Aynen aradığım şeyin adı bu. Ancak bu isimle arattığımda iç mekan için sonuçlar çıkmıyor. Ben odada kullanabileceğim basit bir şey istiyorum.

Ya aslinda her yerde var bunlar. Ikeadan falan bakabilirsin.

Ayarlanabilir sarkit lamba
Tavandan aydinlatma
Diye de bakabilirsin. Su an gorsel bulamadim ama ikeada ve yapi marketlerin aydinlatma kisimlarinda var.
Aslinda isik ampulden direkt geldigi icin rahatsizlik duyuyorsunuz. Ampulun bir kapsul icine veya kumasa/kagida girdigi armaturlerde ki kendilerini ikead a bol bol gorebilirsiniz, isik malzeme icinde dagilip/suzulup mekana geldigi icin rahatsizlik yaratmaz. O tip aydinlatma elemanlarina da bakabilirsiniz.

Oda da istediğiniz gibi bişey korkunç ışığı keser ama urun.gittigidiyor.com şöyle bişey sanırım işinizi görür, şık olması gibi bir derdiniz yoksa

her ev ortamında genel olarak uyum sağlayan siyah avize modelleri ne bakabilirsiniz dekoratif olarakda şık duruyorlar www.evbu.com

Ucretsiz cars aksamina kadar sanirim.

Mobiett uygulamasindan oyle notification gelmiSti.

yarın gece 23:59'a kadar ücretsiz şu an. ankara'da 31 temmuza kadar uzatılmış, ibb de uzatır muhtemelen..

maalesef.

İstanbulda çarşamba gecesine kadar uzatıldı. Net bilgi.

son duyuruya göre çarşamba (yarın) 23.59'a kadar uzatıldı.
tekrar uzatma olur mu bilmem.

10 dk

bekliyorum

genelde kısa sürer yarım saate unuturum. ama bazen bazı olaylar üzerinden zaman geçse öfkem dinse bile tekrar tekrar aklıma gelip beni delirtebiliyor.

Benim çok çabuk geçer . Çabuk sinirlenip çabuk sönerim

Taş çatlasın 5 dk. Çok sinirlenirsem hemen spor salonuna gidiyorum hayret ettiğim ağırlıkları kaldırıyorum.

genelde çabuk sinirlenir, çabuk sönerim ön bilgi olarak bunu vereyim.

günlük hayat akışında olan ufacık şeylerde sakin kalamıyorum, çünkü genelde böyle şeyler devamlı karşıma çıkan şeyler oluyor. kendi kendimi doldurup dururum. sinirim üç-dört gün geçmez, hatırladıkça söylenir çok pis takarım. mesai gibi bişeyse zaten iki hafta filan surat asarım, işimden nefret ederim.

ama insan ilişkileri öfke kontrolünde adeta nirvanaya ulaştım. gerçekten sinirlendiğim bir şey olsa bile sakince söylüyorum, hiç öfkeli kalmıyorum. bazen gündelik şeylere sinirlenip yakınımdakilere patladığım oluyor, o zaman da gönül alıyorum.

2 gün önce saçma bişeye sinirlendin ve geçmiyorsa enerjini atacak bir şey yap, ne bileyim yüzmeye git, koşuya çık, saatlerce bi' küvetin içinde yat, hala geçmiyorsa bi' uzmana görün.

en çok sinirlenip sinir krizi geçirdiğim olay bile yarım saat sürdü. sonra normal halime geri dönüyorum. ama sinirlendiğim zaman olmadık şeyler yapabiliyorum, sonra hatırlamıyorum bu yaptıklarımı-dediklerimi.

Günlük olaylar yarım saat-bir saat.
Biri bir ahmaklık yapmışsa tüm gün veya o kişi ortadan kaybolana kadar.

Yemek yiyene kadar sürüyor. Yemek yedikten sonra sakinleşiyorum. Zaten çok sinirliysem onu da yapamıyorum. Ağlayarak uyuyorum. Uyanınca yatismis oluyorum bi nebze

Kısa süreli sinirle ,öfkeyi ayirirsak gayet sakinimdir.anlik parlama oluyor arada. Ama öfkemi dindirmek için ordan uzaklasmak iyi oluyor.

Sabah kız arkadaşıma sinirlendim, dışarıdaydı. "Eve geçtiğimde arayayım, şimdi kapatıyorum" dedi. "Kapat ama tekrar aradığında daha ciddi olacağım" dedim.
15 dakika sonra aradığında sinirim geçmişti. Bozuntuya vermemek için sinirli gibi davranmak zorunda kaldım :)

Bence sizin durumunuz biraz uç.

Öfke nöbetim kısa geçse de içimdeki sinir geçmez.
Acısını fazlasıyla çıkarınca bile tam geçmiyor azalıyor sadece.
Biri bana bir yaptıysa benim karşılık olarak ona on yapmam gerekiyor ki içimdeki öfke azalsın.
Bir uzmana göründüm şimdi bıraktım, toparlamaya çalışıyorum.

Galiba 5-10 dakika. Hiç uzun süren bir şey yaşamadım. Parlayan bir insan da değilim.

cok kinlenmissem bir hafta sinirlenirim. sacma bir huy. asabi olmak kotu bir sey.

eksiduyu.ru

şuraya yazmıştım geçende, okurum dersen buyur.

Özet geç dersen, geçeyim. Üniversiteye kabloyu bağlarken tek bir kablo bağlıyorlar, bu üniversiteye göre değişmekle beraber büyük ihtimalle 10/20/40/100 Gbps port üzerinden olur. Bağlantı ihtiyacının zamanla artacağı ve çok fazla cihazın bağlanacağı göz önüne alındığı için bu şekilde oluyor bağlantı işi.

Bölelim dersen, senin evdeki internetin hızı yaklaşık 8-20 Mbps arasında değişir.
1024 Mbps = 1 Gbps
102400 Mbps = 100 Gbps

100 Gbps bağlantı ile teorik olarak saniyede 10.000 megabayt veri indirebilirsin, yani yaklaşık 10 gb. En hızlı SSD disk 600 mb filan yazabiliyor saniyede, öyle olunca da "internet yavaş" değil "disk yavaş" dersin : ))

Detay istersen, üniversite hattı yukarıda yazdığım iletideki gibi internet servis sağlayıcıdan değil direkt IP Transit şirketinden alıyor olabilir (perakende alamazsın yalnız, çok yüksek bir bağlantı kapasitesi kiralaman lazım), çok daha ucuza geliyor öyle olunca. Bu arada bu hızlı internet hızlı ancak üniversite büyük ihtimalle belirli bir bağlantı hızı için söz vermiştir, yani atıyorum 100 Gbps bağlantı vardır ama bunu devamlı olarak 100 Gbps olarak 30 gün boyunca kullanamazlar, ihtiyaçları da yok zaten. Belirli pik noktalarında yüksek hıza ihtiyaç olur, o zaman bu hız işe yarar. O yüzden fiyat 100 Gbps "limitsiz" bağlantıya göre çok daha düşük olur.

Bu kadar yüksek hızları almaları büyük ihtimalle akademik amaçlar için, örneğin bir araştırmanın sonucunu bir yere yükleyeceklerdir, bu araştırmanın verileri de 10-15 gb tutuyor olabilir. İnternet hızlı olduğu için bütün araştırmayı bir iki dakikada yükleyebilirler. :)

Mbps fiyatı şuan yurtdışında $0.5 civarı, 100 Gbps gibi büyük rakamlardan bahsediyorsak muhtemelen 30 cent gibi bir rakama iner. Limitsiz istersen 1 gbps 300 dolar, 10 gbps 3000 dolar, 100 gbps de ayda 30bin dolar yapar; "bana 100 gbps port verin ama şu hızı geçmem" diye anlaşırsan rakam büyük ihtimalle 10-15 bin dolara iner. 100 Gbps çılgın bir hız tabi , onu da belirteyim. Okulun portu ya 10 ya da 20 Gbps olur.

Üniversite eğitim işinde olduğu için büyük ihtimalle indirim bile yapıyorlardır :)

(bkz: Ulaknet)

Yalıtım için strafor

benzer şeylerin nasıl bir araya getirildiği şu sitelerde var kedi evi olmasa da, yardımı dokunabilir:

www.kendin-yap.com

nasilkolay.com

kartonla yapılanlar için ısı yalıtımı olsun diye strafor kaplıyorlar çevresini, su geçirmez siyah bantla kolay yapışıyor. ama kontrplağın ısı yalıtımını tasavvur edemedim şu an; gerek görürseniz siz de strafor kaplayabilirsiniz.

aynen strafor muhakkak soğuğu keser.

şurada güzel bir örnek var:

www.dailymotion.com

postimg.org

bir de önü tamamen açık kalmasın. ortada değil, bir köşede kedinin girebileceği kadar açıklık olsa yeter. öbür türlü çok soğuk dolar içerisi. bir de bunu yaptığınızda yere sabitleyebilriseniz ve imkanınız varsa birkaç tane birden yapabilirseniz muhitinizde kışı en az kayıpla geçirir kedicikler.

@demoniclewinsky bu çok iyiymiş, daha pratik.

@piremses evet yere sabitleme önemli, o apartman kapılarına üstten bantlamayı düşünmüştüm.

her sene aynı şekilde yaptıgım için ufak bir görsel hazırlayayım demiştim,sözlükte kedi evi projesi başlığında da başka yöntem ve videolar var ama bana en pratiği bu geliyor.
sokağımızdaki her apartmana yapmaya çalışıyorum:)
havalar soğuyor:/

haliflex bit, parazit durumunda onlara yuva olacak ve arindirmasi mümkün olmayacaktir.

maket bicagi, maket bicagina yedek jilet, bolca ducttape, biz gibi bir sey denen sis. yaratici olmak zorundasiniz zaten.

ben yaptigimda ötesine gecemedigimden, ve bir türlü tutturamadigimdan, bizle delikler acip sonra siker gibi o deliklerden ip gecirmistim, gayet de saglam olmustu. ucuz bantlar islaninca hemen acilacak. strafor nispeten ucuz ve güzel materyal. bulabiliyorsan paslanmaz devasa civi ara, cadir baglar gibi hering gibi, yere sabitlersin, her yerde düzgün tas vs bulamayabilir, sabitleyemeyebilirsin. strafor alirken, dis cephelere tutturmak icin plastik bir pul ve plastik civiler kullanilir. onlara da bir bak, kullanabilir miyim acaba diye?

haberin olsun simdiden, cogu hizli/güclü yapistirici straforu eritir, ayni sekilde silikon tabancasi gibi seyler hem tutmayacak hem de eritecektir.

illa bir noktada yapıştırıcı kullanılması gerekirse "por uhu" straforu eritmez.
www.panokirtasiye.com

Kedi evi nasıl bir ortamda olacak. Bulunduğu ortama göre farklı şeyler yapmak gerekebilir.
Halıfleksi kesinlikle tavsiye etmem, kreş v.s. gibi bir çok yerde yasaklandı. Temiz tutmak imkansıza yakın. Pireler bayram eder.

bence en pratiği, sağlamı, yıkanabiliri (hijyeni) : leğenden yapılanlar :

örnek : kedieviyapiyoruz.tumblr.com

@titiraprap çok güzelmiş de bunu sabitlemek zor olabilir. ama deneme yapacağım, eve yakın bir bölgeye yerleştirip ara ara kontrol ederim.

strafor plastik kelepceyle birbirine tutturulabilir
www.temalar.com

ducttape sart

bence ev yaparken ısıdan önce hijyene önem vermek lazım.
bir kedi direkt ıslanmadıktan ve rüzgar almadıktan sonra kolay kolay üşümez.
ama yuvalar pis olunca mikrop ve mantar ürüyor. kediler hasta oluyor.
çevreye de pis koku yayıp rahatsızlık veriyor.
hijyen önemli :)

is yerindeki kiza gidip de "kıçın başın açıkta gezme kızım memeler yine fora olmuş" tarzi cumleler kurma zaten...
neler izliyor neler seviyor muhabbeti oradan ac iste iki arkadas ne konusuyorsa onlardan bahsedeceksin.
neleri seviyor ogren, sen de ona anlat.

@CG : aslında iki arkadaş ne konuşur hiç bilmiyorum. bundan önce hep kendiliğinden gelişiyordu arkadaşlıklarım. ne konuşuyoruz hiç bilmiyorum.

peki nasıl sorucam: "ne tarz müziklerden hoşlanırsın?" "Hangi filmleri seversin?" gibi TRT usulu tanışma soruları mı?

bigün iş çıkışı bi kahve içelim mi de. açılır gerisi zaten muhabbetin.

en son hangi filmi izledin ne okudun hangi dizileri izledin nereye gittin naptin ne ettin sor iste bunlari muhabbet acilir zaten

@klassno: dedim.. kahve içelim dedik.. takılalım dedik.. yemek yiyelim dedik. ama kasıntılık var ikimizde de şu iş resmiyetinden belki de.

şimdiye kadar olmadıysa olmasının pek imkanı yok. kızın da istediğinde nasıl emin olabilirsin ki? belki de ayıp olmasın diye sana yakın ve sosyal davranmaya çalışıyordur ama içten içe istemiyordur. bunları da hesap etmek gerekir.

burada kimsenin ''aa evet bence de öyle yap'' diyeceğini sanmıyorum ama bu konuşamama durumunuzla alakalı espri yapabilirsin. ortamı biraz daha ısıtır, daha rahat olursunuz ikiniz de en azından diye düşünüyorum.

aynı işyerindesiniz diye senden hoşlanmasa bile kibar davranmaya çalışıyordur.

ayrıca kız arkadaşlarınla götlü memeli konuşmak değişik bir kafa olsa gerek. bana bir işarkadaşım "kıçın başın açıkta gezme kızım memeler yine fora olmuş" dese keserim muhabbeti.

Ona küçük sürprizler yap.

Şuna bir bak derim:

www.idefix.com

İş yerinizde sevdiğiniz, sevmediğiniz insanları çekiştirin bence

Bilmiyorum çok saçma gelecek belki ama bu zıtlıklardan bahsetmişken aklıma samimiyeti arttırmak için şöyle basit bir şey geldi, iş yerinde çay-kahve almak için ortam müsaitse veya değilse bile dışarıdaki toplu veya yalnız görüşmelerde şunu yapın; karşılaştığınız her ortamda geçerli olacak şekilde siz çay o da kahve içsin. "Çay tiryakisi olduğunu gördüm, ben de kahve bağımlısıyım ne dersin şöyle yapsak olur mu" diyerek teklif edilebilir belki. Samimi bir bağ kurulabilir böylelikle, bir şekilde ortak bir bağ, aidiyet kurabilirsiniz diye düşündüm. Enteresan da olur açıkçası ama dediğim gibi saçma da gelebilir.

Yaşlar aynıysa çocukluğa inin. O zamanlar siz de tv izliyordunuz nasılsa 90 lar geyiği falan da olabilir

-soruya cevap degil, k.bakmayin-

sevgili olma derdiniz yok ama bahsettiğiniz tipte bir kız, sizin onla arkadaslik kurmak için kurduğunuz yakınlığı yanlış yorumlayıp derin duygular besleyebilir. saçma bir uyari ama kızı bu durumdan korumak istedim :))

doblo taksi tutsan?